Sayfalar

26 Nisan 2009 Pazar

• 4/20 Celebrity in Vancouver

Çalıştığım yerde Ahmet abiye anlatıyorum. Ha diyor: " 'Neşe' mi? Güzeldir be o". "Onu içen hiç kötülük etmez". "Biz 'neşe'" deriz ona diyor. Ahmet abi Çin'den gelmiş. Uygur Türk'ü. Önce Quebec'e gitmiş dört yıl kalmış Fransızca öğrenmiş. Sonra Vancouver'e gelmiş. İngilizce öğrenmiş. Ardından iş yerinde çalışanlardan Türkçesini geliştirmiş. Türkiye Türkçesini öğrenmiş. "Biz sizi anlıyoruz da diyor siz bizi anlamıyorsunuz." Artı üzerine bir de Çince Mandarince biliyor. Çinlilerin büyük bir kısmı ve Çin devleti Mandarinceyi kullanıyor. Hong-kong ve çevresi ile Kuzey Amerika'daki Çinliler ise Cantonesa - Kantonezyi kulanıyorlar.

Neyse pazartesi günü arkadaşlarla şehir meydanına gittik. Bizim çocukluğumuzdan beri "kendir" diye bildiğimiz. Koştuğumuz bahçelerin içinde büyüyen 80'lerin sonuna doğru jandarmaca yasaklanan; tohumunu bazen kavurgalık yapıp yediğimiz bazen kuş yemi kullandığımız bitkinin kutlaması vardı. Annem bu bitkiden güzel urgan yapıldığını çok sağlam olduğunu anlatmıştı. Daha yaşlılarda nasıl yaptıklarını anlatmıştı ama şimdi çok anımsamıyorum. Yasak denilen dönemde bazı köylülerin gizlice üç beş tohum yetiştirdiğini anımsıyorum. Kutlamanın amacı hükümettin "kendir"i serbest bırakılması için. Ama zaten fiili olarak serbest. Burada sigaradan daha çok kendir içiliyor. Sokakta yürürken insanlar yakıyor ve içiyorlar her yerde kokusunu alabilirsiniz. Ama denildiğine göre kendir kokusu ile kokarca kokusu birbirini benziyormuş. Eğer Pender St. üzerinde Amsterdam kafeye giderseniz beşten sonra sigaranızı içip çıkabilirsiniz. Orada serbest ve tek bildiğim serbest yer. Zaten Chinatown ile Downtown arasında bir yer.

Art Gallery'in olduğu meydan gittik. Sanırım beş bin kişi vardı. (Ki gazete de o kadar yazıyordu) Ama gelip gidenle en az bir 30 bin kişi uğramıştır. Herkes kendir içiyor ortada her çeşit satılıyor. Çiğnemelik, içmelik, kek hali, direk bir tür torbadan duman olarak... İnsanlar bir tuhaf herkes kendi halinde kimis kusmuş. Genelde kenar mahhallerden gelmiş çocuklar ve "crazy"lerle belli bir yaş üzerindeki zat-ı muhteremler... Ve bir de biz... orada burada "dana" gibi bakanlar. Bir ara kalabağın üstünü duman sarıyor. Sonra yeniden... yeniden... İnsanlar bir süre sonra sigaralarını paylaşmaya başlıyorlar. Elden ele bir ton şey içiyorlar. Sonra kalabalık arasında birisini üçüncü kez gördüm. Bu şehir küçük. Çok sevindim. Söylebilirim. Bizim gibi sıkıntılı bir halde insanları izliyordu. İnsanlardan ayrılıp işe doğru giderken yürümeye başladığımda bir anda tuhaf bir şekilde zamanın yavaşladığını ve binlerce şeyi düşünmeye başladığımı fark ettim. Kendirin dumanı bile beni etkilemiş. Seslerin bazıları resmen etimi kesti. İşe gittim ve çalışmaya başladım. Ahmet abi ile konuşmaya başladık...

Gecenin 3'ünde işten dönüşte ise Main St. ile M. Hastings St. kesiştiği yerdeki kütüphanenin önünde onlarca "junk" görüyorum. Bunlar kendiri aşmış arkadaşlar... Sarı ışıkların altında arka sokakların arasında onlarca insan bir şeyler yapıyor ve çöplerin başında bekliyor. Kimileri bir tarafa doğru gidiyor kimileri geliyor. Burası Vancouver'ın en tehlikeli noktası olarak biliniyor. Bu kütüphanenin önünde gündüzleri yüzü aşkın insan olurken geceleri en azından bir 50-60 kişi oluyor... Korkulacak bir şey yok... Sadece düşmenin ne demek olduğunu ya da "underground"ın nerede olduğunu görüyorsunuz. Benim öğlen gördüklerim basit bir cesaret işiydi. Bir tür sıradan insanın lüks binaların içinde kendince nanik yapışı gibi geliyor. Ve aslında nanikten daha çok ona yakarışı; beni kabul et der gibi görünüyor. Ama gece gördüklerim artık cesaretle filan anlatılamayacak dönüşsüz bir yerdeydiler.

Bir de buranın çok güzel radyo istasyonları var.

Gecenin bir yarısı Garden Bread'den alınmış kahve bitene kadar insanı sokaklar da gezdiriyor. Eve giremiyorsunuz. Birinci ek 1999 yayınlanan ve bana çok şey anımsatan Red Hot Chilli Peppers Californication'ın 10. yılına gelsin. (Bu arada para ve vize işini halledebilirsem Seattle - San Francisco yollarına düşmek şart oldu) Diğeri gece yarısı bana eşiklik eden RAGE'den gelsin. Guerilla Radio - RAGE - Rage aganist the machine Şimdilik birazda fotoğrafla işi bağlayalım....

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder