Sayfalar

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Symphonia Kakophonica -- Kriton Dinçmen

Kriton Dinçmen'in adını az duydum, kitaplarını orada burada çok gördüm. İlgimi çekmiyor da değildi. Toplum Kitapevi'nde çalışırken Remzi İnanç övgüyle bahsetmişti. Ölüm haberini televizyonda duymuştum bedenini araştırmalar için bırakma kararını da... Ölümünden çok bu işlerin içinden gelen bir insanın 'bedenine' karşı bu rahatlığı kalmış aklımda. Bilmiyorum belki ben tutucu bir adamım, ama ölü olsa dahi beden bütünlüğüne dair bir takıntım var. Bu bahar Alkım Kitabevi'nin Kadıköy şubesinin ikinci katında yer alan ucuz kitaplar içinde 1 liraya gördüğüm Symphonia Kakophonica'sını aldım. Öyle de dururken misafirliğe giderken yanıma aldım. Gece uyumak isterken bitirdim bu öykü kitabını kısa kısa olsa özetleyeyim içindekilerini:

Hiçliğin Ballad'ı
Mahpeyker'in hikayesi... Türkçe yazılmış en koyu öykülerden, kadife,ve eski eşya kokusu sarmış bir ev... Anlatılması güç bir hikaye şaşırtıcı ve etkisi sert oluyor. Şaşırtıcı neredeyse hikaye ile bir ömrü adım adım yaşıyorsunuz. Bunda Dinçmen'in kısmen dönem ile ilişkiler kurmasının, devrin değişen yaşantılarından anekdotları da katmasının etkisi var. 62 sayfalık uzun hikayesi ile tek başına bir iş yapmış Dinçmen.
"Kışları ada hemen hemen boşalıp tek-tük evlerde geçmişlerine kıvrılıp kalmış bir-iki ihtiyara kalınca, Hiç'lik egemenleşerek artık kendisinin dahi hiçleneceği Son'u bekler... Öyle olur ki sade bugün veya yarının yokluğu değil, dününde yokluğu biter ve Hiç tüm görkemiyle, her şeye yerleşir... İhtiyarlar (...) kendi içlerindeki bitmiş dünyada günlerini geçirirler. 
Mahpeyker o her zamanki "vücudu burada ise de kendisi çok uzaklardadır" tavrını ve o garip gülümsemesini hiç bırakmadı... başörtüsü, temiz giyimi, olmayanı görme ve gelmeyeni bekleme ifadesi ile tek başına yıllarını geçiriyordu..."
Hidayet'in işemesine Aya Yani kızınca, sarhoş papaza iş düşer
Bu öyküsü yazarın Sait Faik'ten esinlenmiş olduğunu gösteriyor. Birincisi olay yerimiz Adalar'dan birisi (Heybeli). Sahnelerin çoğu balıkçı sandallarında, denizde, gidilen Aya Yani'de ve denizci kahvelerinde geçiyor. Bir de biraz uyumsuz sarhoş bir papazımız var. Hatta diyebilirim ki bu öyküde adı geçen bu sarhoş papazı Sait Faik Lüzumsuz Adam (1948) kitabındaki "Papaz Efendi"nin ta kendisidir.
"ağları boş, cavelileri boş, elleri boş olarak adaya döndüler."
Yedi adet portakal, bir çocuk ve koca-koca adamlar
İki ortaokul öğrencisinin şakalaşmasından doğan hikaye Aziz Nesin öyküsü tadında ama az mizah çok Orhan Kemal var içinde:
"Mahalledeki çocuklara gün doğmuştu; yeni bir ad bulmuşlardı Ahmet'e: kaçık Ahmet!"
Üçüncü tanığın yaşı kaçtır
Bekir Yıldız bu evet, hem Almanya var, hem yüzyılların karanlığına boğulmuş Doğu insanı. başkası da anlatamaz bunu.
"hiç karşı koymadan söylediklerimi yapıyordu... her şeyi tamamen yerine getirdiğini görünce, silahımı çıkardım... gözleri yaşlı idi..."
Hata Nerede
Muhtemelen Dinçmen'in adli vakaları bu öykülere sızmıştır. Bu hangi vak'adır demeyeceğim. Yine de hangi yazar olacağını çıkaramadım. Son dönem yazarlarından olmalı okusam çıkarırdım. Belki de okudum ve hiç iz bırakmadı bende.
- Di mi Hakim bey!
Symphonia Kakophonica Kriton Dinçmen
Öykü, Telos Yayıncılık, 1998, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder