Sayfalar

18 Mart 2015 Çarşamba

Bağımsız Bir Milletvekili Adayı Arıyorum

Özgün bir Devrin, Özgün bir Dönemi 
Türkiye özgün bir dönemden geçiyor, hep geçiyor, aslında tümüyle dirseklerden oluşma bir boru içerisinde akıyor. Biri bitmeden diğeri başlıyor. Bir dirsek, dönüş tam nerede bitiyor bilemiyoruz, keza diğerinin içine girmiş oluyor. Bu her dönemecin mecburiyetlerine mahkum olmamız gerekiyor. -Yoksa, sanırım basınçtan dirsekler patlayabilir- Dogmalar, ezberler, yaftalar, suçlamalar alıp başını gidiyor. Gidecek daha... 
Hala bu ülkede kutsal çok şey var. Misal, her dirsekte popüler kalabilen sanatçı, gazeteci ve yazarlar... 
Kutsallaşan Hassasiyetlerimiz 
Bir kutsal, karşısında bir hassasiyet tarafından yıkılırken onun yerini o hassasiyetimiz alıyor. Hassasiyetler hastalık, sapkınlık boyutuna varamadan; kutsal olup yıkılmadan normalleşemiyor. Aklı özgürleştirmeyi, toplumu ahlaklı yapmayı, ezilenin hakkını gözeten her hassasiyet birer kutsal oluyor. 
Takıntı'larımı takar akarım 
0-6 yaş hatta 20-25 yaşa kadar uzatabileceğimiz bir evrede bir sürü sebeple bağımsızlaşamamış kişilere belli davranış kalıplarını öğretmeye çalıştığımızda veya kendilerini sürekli bir basınç altında hissettiklerinde ister istemez birtakım takıntılar yumağına girmiş oluyorlar. Fark edilmeyen ama kişinin gündelik yaşantısını bozan karartan birer suçluluk duygusu ardı sıra geliyor. Bununla birlikte savunulması, tapılması gereken "şeyler" ediniyoruz. Türkiye'de siyaset üretimleri soğuk ve gerçekçi --bilişsel-- ölçütler yerine, kişileri daha hızlı hareket ettiren ağırlıklı duygusal --duyuşsal-- etmenler olduğunda bu tür takıntılar ve suçluluk duyguları oluşuyor. Akıldan, eleştiriden uzak hassasiyetli ve kutsal bir alan... 
Doğası gereği siyasete aykırı bir durum. Yine doğası gereği kabuk bağlamayan birer "yara" ve siyasetin konusu. 
Varılacak O Yerler 
Oysa ne amaçla yola çıktığımızı unutuyoruz. Bir yerlere ulaşmak istiyorduk ama şimdilik bu dirsek gereği saçma sapan uzatmalara girmek zorundayız. Bir öncekinde de zorundaydık, muhtemelen sonraki dirsekte de öyle olacağız. Delicesine eleştirilme özgürlüğünü herkese vereceğiz, ama biz delice eleştiremeyeceğiz. Çünkü "güç" değiliz. 
BHH denktir TSH 
Türkiye Sosyalist Hareketinin -TSH- iddiaları var, ama savunacağı, tapacağı hiçbir şey yoktur. Tarihimizdeki hiçbir önemli kişilik yada olayın bizim tapınmamıza ihtiyacı yoktur. Ama biz bir şeyler yapmak için onlara muhtacız. Eleştirildiklerinde değerlerini yitirmezler. Ölülerin ve olmuş-bitmiş olayların kaderi değiştirilemez. Tapınmamız gerekmez. İçeriğini bilmek ve değerini böyle vermek en sağlıklısı olacaktır. 
Oysa ne Kürt siyasi hareketi, ne İslamcılar, ne Kemalistler bu hassasiyet, takıntı, kutsallardan muaftır. muaf olabilecek bir politikadan baya uzaktadırlar. Bu da "güç" olmanın dezavantajıdır. Edindikleri bu gücü programı savundukları ilkelerden daha çok duygusal kaynakları ayakta tutuyor. Önemsiz değil ama fazlasıyla yer kaplıyor. 
Oysa eşit yurttaşlık, halkçı-kamucu ekonomi, bilimsel-laik eğitim-devlet, bilimsel --ve i n s a n c ı l-- temelli kurumsallaşma, parasız sağlık hizmetleri... olabildiğince sağlıklı bir toplumsallığın oluşmasından fazlasıyla değer verdiğimiz bu başlıkların gerçekleşebilmesi lazım. Sosyalizm demiyorum. Çünkü sosyalizm hem güzel bir özet, hem de içeriği çok kurcalanmayan bir tuzak. Her şeyi diyeyim ve yapayım. Sonra ne diyeceğiniz size kalsın. 
Birleşik Haziran hareketi -BHH- geç oluştu ve yavaş ilerledi. Herhangi bir parti ile seçim ittifakı yapacak olgunluğa ulaşamadı. Katılımcıların itirazı ile herhangi bir partiden vekillik 'pazarlığına' gir(e)medi. Bizleri -itiraz edenleri- engelleyen şey BHH'yi bir araya getiren ilkelerin bu pazarlıkta çarçur edilmesi olacağıydı. Seçime katılıp, vekillik bile alınabilirdi, ama geriye bir hareket kalmazdı. Denilebilir BHH bu süreçte ilkeleri için ne yapıyor. Tartışılmalıdır. 
Oyum Bağımsız Aday ... Bağımsız Deli Bir Aday 
Türkiye'de her "güçlü" siyasete ve taraftarlarına sinen emrivaki tavırdan fazlası ile rahatsızım. Bu rahatsızlığım gerekçeleri birbirinden değersiz mecburiyetlerle sıralandığında daha da artıyor.
BHH'nin doğru tavrına eklediği siyasetsizlik yanlışını aşacak tek şey katılımcıların tavırlarını ortaya koyması görünüyor. Çoğu bilindik BHH yöneticisinin fikrini açıklamayı engelleyen  abileri var, belki, sürekli onlardan oy isteyenlerle oturmuşlukları var, bizim yok! 
İnsanların kafalarını karıştırmayacak, anlaşılır bir dille bu memlekette olan biteni anlatabildiğimiz, anlatıldığı, diğer siyasi gruplarla sidik yarışına girmektense sokakta insanların arasında olmayı seçtiğimiz bir seçim dönemi dilerim. 
Kişisel Not... 
Bu baraj sisteminde değeri neredeyse hiçe indirilmiş oyumun kaderini ne belirler. Eğer bağımsız sosyalist bir aday çıkarsa, söyledikleri kişiliği uyarsa naçizane oyum onun. Chp ve Hdp'nin oy vereceğim bölgede çıkaracağı adaylara da bakacağım, ama bunun genel gidişattan bağımsız düşünmeyeceğimdir. Geriye kalıyor deli bir bağımsız aday, o da olmazsa seçim pusulasına muhtaç olduğumuz insanların adlarını bir bir yazarım. Belki bu "totem"im tutar. Herkes kendini Hdp'yle kandırıyor. Varsın olsun bende totemimle kendimi kandırayım.
Tüm Gece Uyanık (Up all night), Dan McCarthy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder