Sayfalar

3 Eylül 2008 Çarşamba

• Yaş ve Yaşamak

bir şey değerini kendi yaratır. hani lise zamanı çok olur; görüntüsüne (isterseniz giyim-kuşam deyin) göre insanların nasıl birisi olduğunu düşünürüz. görüntüye/biçime önem veririz ama zamanla bu düşünceler birer birer yıkılır. İnsanın aklı zıpırlıkla çok 'özgürleşmemektedir' sadece öyle göründüğünden o biçimi aldığında kendisinin de öyle olacağını düşünür. zaman geçer ilgiler söner ve her şey içimizdeymiş deriz, belki demeyiz. bıkkınlık halinde gelir geçer. artık her farklı görüntü -altındakini sezebildiğimizde- bize palyolçaları hatırlatır. yaş ve yaşamak bunları gösterir.

zamanla oluşan aslında sadeleşen ilgilerdir. ne yazık bunların oluşması bile iyi kötü bir vakit ister. yani hayatın yaşanmasını. bu ülke 72 milyonsa aslında kendi dalgamızda ya da üç aşağı beş yukarı aynı dertlerle oturup kalkan yaşayan insan sayısı bunun ancak 10.000'de biridir. bu yüzden bir tanıdığımızın başka bir tanıdığımızı tanıması normaldir. hatta ben hayatımda en ilginç örneklerini hep bu durumlarda yaşadım. insanların yalan ve samimiyetlerini de hiç istemesem bile bu yüzden gördüm. uğraşmadım sadece hep aynı çevrenin insanlarıydık ve bu normaldi. ama geç kalmışlık düşüncesi rahatsız eder insanı ya da havaya savrulmuş olan zaman, emek. böylece ömürümüzce yaşayacağız sanırım.

karşılıksızlık/olmaması düşüncesinden daha kötüsü sessizliktir. boşluğun bile bir sesi olabiliyor yankı verebiliyor mesela. ama siz bulduğunuzu düşündüğünüzden bir söz duymazsınız. iyi niyetli bile olsa zarar verdiğini görmez. ama bana hep söylenir yoruluna kadar aranır. ya da bir günü vardır zaman geç kalmaz ve illa şu ya da bu yaşı yoktur. -ve tabii korkunç olanı yaşamadan ölmek olabilir- belki bu hayatın karışıklığı ve çeşitliği bizde bir düşüncenin yoğunluğunu yok edebiliyor ya da onu eğip bükebiliyor. "sessizlik" tabii güzel ama birilerinin sorularına ya da bizim sorularımıza iyi niyetle bile yanıtsız bırakma nedeniyse "sessizlik" o zaman kötü bir yanıttır. yoksa sessizlik başka bir "şey" olarak orada hep durur. kişisel sessizlikle kişilere karşı sessizlik farklı demek istiyorum. birine saygı duyuyorum ikincisi içimi kaldırıyor.

korkularım/kaygılarım var. nasıl olmasın öğretildiler ve bende öğrendim. bağımlıktan ve bağımsızlığın sorumluluklarından korkarız. tek başımıza olmaktan iki, üç, dört kişi olmaktanda korkarız. az olmak ya da çok olmak ama durmaktan ya da eylemimizden de korkarız. daha doğrusu korkarız demeyeyim "kaygı" duyarız. daha bir geçişkenlik olsun. adım adım kaygılar duyarız bazıları korkularımız olur. bazıları uçar gider. şimdilik

olur. acının sonu yoktur. sıkıntının ve mutsuzluğunda hep daha alengirlisi vardır. zahmetlisi ve yalnız olanı. insanları bulmak ve aynı şekilde bulduğunu sürdürmekte zor. işler biter. ben işimi sevmiyorum demiyorum, mesela. esas işim olarak görmüyorum. sadece esas işime bir hazırlık. bir sebat-sabır dönemi. onu şimdilik boş geçirmemeye çalışıyorum. mutsuzsan ya da bir "nedeni" varsa okursun. okumak zorundasın gelir. gözlerim gördüğünden fazlasını yaşamak isteyebilir. ama şimdilik hiçbir (iyi-kötü) anlamı olmayan bir boşluk var. öyle. ya işin nedenin olsun okumaya ya da geçici bir bahanen başka işler yapmaya. başka işler yapabilirim biliyorum. ama bu kadar zamanım olmaz ve bana bu "zaman" lazım.

28-30 Mayıs 2008 tarihleri arasında yazışmalardan alınmıştır.

• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •

sadece mezarımda kimseyle olmayacağıma alıştırmak istedim
ya da
çokta bir nedeni yok,
benim hiç bir arkadaşım diğerlerini görmez
kendimizce yaşarız o kadar biraz
umarım bir yanıt verebilmişimdir
....

gariptense
anlaşılır olmasını daha çok isterdim
....

demem o dur ki burası çıkmaz sokaktır ya da mezar
buradan başka bir kişiye ve gruba kısıtlı bir şekilde gidersiniz.
görmek ve yapmak zorunda mıyız?
lanet olsun görmek ve yapmak zorundayız.
bundan çokta vazgeçemeyiz.
aslında bir arkadaş bir arkadaşı -en yakın ilişkide de- görmez, göremez
bu da bildiğimiz herkesin istenilen şekilde düşünülmediğini gösterir.
....

anlaşılır bir şekilde yukardakileri anlatayım.
sayısal/digital ortam odalar gibidir. bir odadan bir odaya gidersiniz ama benim tercihlerim olabildiğince bu odanın (sayfamın) son olmasıdır. tabii birileri şunu ya da bunu isterse yaparım. yinede hep geçirgenlik özellikleri vardır. şayet görmek istediğiniz birisi varsa sorun. hiç sıkılmayın bende yanıtlayayım. benim öyle bu durumlara dair hiç saplantılı bir halim yoktur. öyle niye soruyor diyede düşünmem. olasılıkların sonsuzluğunu bunu düşünmekten alıkoyar. ben bakılmasındansa sorulmasını daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. merak etmeyin yorulmam. ve sorduğunuzda daha iyi görebilirsiniz
....

varsayın ki -bence bu varsayım çok güzel- başka kimseyi görmüyorsanız tek dostum siziniz. bu kadar diyeyim. takılmayın bakın hava güzel bir mayıs günü, kuşlarda ses ayarı yapmadan çığırıyor. ama işe de gitmek zorundayız. daha olumlu şeyler var ve bu önemsizdir. sadece herkes keyfince düzenleyebilir bazı şeyleri ve bunları niye böyle yapıyorsun demek biraz alışılmışı herkesten beklemektir.
....

çok mu kötüyüm acaba? Hayır, yeterince kötü ve kindar değilim. Daha fazla kötü ve kindar olmalıyım. Bunu biliyorum sadece. yani şöyle elma ve erik ağaçları ile dolu bir bahçede bir masada otursak ve bir şeyler içseydik kötü mü olurdu? bilmiyorum. bilmiyorum.
....

eskiden diyelim lise vakti bir ressamın limon resmini görseydim. (hep elma görürdüm. o başka.) niye uğraşmış buna derdim. şimdi ben bir limonu anlatabilirim uzun ve çok uzunca ne yapabilirim. şöyle üzerinde balta ve bıçak yaraları ile büyümüş bir ağacı severimde niye başkalarına bakamam. sadece ah delikanlılığım bunu sen bana veriyorsun ama atıp gidemiyorum diyorum. önüme bakabiliyorum. sessizlik olsun bütün bahçelerde.
....

saçma olan anlamını kurmalıdır. kurayım.
bir adam limondan ölesiye korkar adını duyunca bile kasılır. siz/ben anlamayız. Bir hikaye yaşanır ve bu hikaye de kürdan çok tuhaf bir malzemeye dönüşür. Yani çok şey hatırlatır bütün kürdanlar. sonra zaman geçer ne zaman bir kürdan görseniz o limon gören adamı hatırlarsınız. sizin için bütün limonlar kürdan olmuştur o adamla farkınız budur. o limon diyemez siz kürdan. o limondan siz kürdandan kaçarsınız. yine sonra esas kürdanı görürsünüz gülmekle-kızmak arasında gider gelir ruhunuz. dışardan herkes sizi kasılmış görür ve onlara bu anlamsız gelir. hep anlamsız. ben bahçede limon ağaçları da olsun diyorum şimdi. olsun. olsun.
....

evet, hiç düşünmediğin çıkar, sokağın köşesinden, yerden filan. ah ulan dersin ne var bu kadar kafam manyak benim. hayal mi görüyor ne. ah dersiniz...

ben sadece şu işimi bitireyim diyorum.

bu işim başlıyor. ne hüzün ne hüzün. hala kılıç olacak demire vurulan çekicin sesini duymak istiyorum. yoksa istemiyor muyum?
....

bir körün yolculuğu buraya kadardır.
bildiğim bana hiçte kolay gelmeyecek.
sizin için kolaylıklar
....

o da
gelmeyecek
çokça anlamsızlık,
fırtınada yağmurlu bir rüzgarda sürüklenmek
....

ben ancak yaratılmış ülkelerin yanından geçerim peqoud la
....

yol her zaman umutludur
yolculukta
....

sağolun,
yolculukla (-:-)
....

mesela?
....

yani dedikleri gibi işi yapmadan anlatma
yapacak gücün kalmaz sonra
yap ve olsun ne güzel
....

tamam
iyi güzel bunu düşünmek bana keyif veriyor.
yola çıkacağım çıkacağım bileyrom.
demek. ama,
sanırım ben çok anlattım çıkmayacağım.
....

19-21 Mayıs 2008 tarihleri arasında yazışmalardan alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder