Sayfalar

30 Aralık 2008 Salı

terziler geldiler / turgut uyar

Terziler geldiler. Kırılmış büyük şeylere benzeyen şeylerle
daha çok koyu renklere ve daha çok ilişkilere
Bir kenti korkutan ve utandıran şeylerle...
Kumaşlar bulundu ve uyuyan kediler okşandı. Sonra sonsuz çalgısı sevinçsizliğin.
Çay içmeye gidenler vardı akşamüstü, parklara gidenler de
Duruma uymak kısaltıyordu günlerini artamayan eksilmeyen bir hüzünle...
Yorgun ve solgundular, kumaşları buldular, kenti doldurdular
O çelenk onbin yıllıktı, taşıyıp getirdiler
Ölülerini gömmüşlerdi, kalabalıktılar, tozlarını silkmediler
Bütün caddeler boşaldı, herkes yol verdi,

. . . . . . . . ."Tanrıtanır kadınlar ve cumhuriyetçiler
. . . . . . . . . piyangocular, çiçek satın alanlar,
. . . . . . . . . balıkçılar ağlarını, paraketelerini, ırıplarını, oltalarını
. . . . . . . . . zokalarını, çevirmelerini ve kepçelerini topladılar.
. . . . . . . . . Sigaralarını yere atıp söndürdüler sigara içenler."

Bir şey vardı ısınmaz kalın kumaşların altında, kesip biçtiler
Patron çıkardılar, karşılaştırdılar,
Katlanılmaz bir uykunun sonunu kesip biçtiler
Şarkılara başladılar ölmüş bir at için
Makaslarını bırakmadılar
Bekleniyorlardı.

. . . . . . . . ."Ey artık ölmüş olan at! —dediler—
. . . . . . . . . Ne güzeldi senin çılgınlığın, ne ulaşılırdı!
. . . . . . . . . Sen açardın,
. . . . . . . . . Otuzüçbin at türünün tek kaynağıydın sen!
. . . . . . . . . Tüylerin karaparlaktı. Koşumların,
. . . . . . . . . —kokulu yağlarla ovulup parlatılan—
. . . . . . . . . nasıl yakışırdı sağrılarına ve göke.

. . . . . . . . . Göke bir ululuk katardı sonsuz biçimin, at!
. . . . . . . . . Toynaklarını liflerle ovardık
. . . . . . . . . Senin karaya boyanırdı koşuşun
. . . . . . . . . Uyandırırdı bütün karaları ve denizleri.
. . . . . . . . . Çılgın kişnemeni duyardık sonsuzun yanıbaşından
. . . . . . . . . Ne güzel gözlerin vardı Kara at!
. . . . . . . . . Binlerce kişi,
. . . . . . . . . —çocuklar, kadınlar, erkekler görkemli yahut
. . . . . . . . . darmadağın giysileriyle herkes
. . . . . . . . . körler ve cüzzamlılar,
. . . . . . . . . bütün kutsal kitaplar kalabalığı,
. . . . . . . . . ermişler, kargışlılar ve günahlılar
. . . . . . . . . gebe kadınlar, vâz edenler
. . . . . . . . . ve dondurmacılar ve at cambazları ve
. . . . . . . . . tecimenler ve kıralcılar ve gemicilerle
. . . . . . . . . Tanrıtanımazlar ve tefeciler ve
. . . . . . . . . yalvaçlar... —
. . . . . . . . . ormanlardan ve kıyılardan ve kıraç yerlerden gelmiş
. . . . . . . . . senin mutlu ovanı doldurup
. . . . . . . . . haykırırlardı.
. . . . . . . . . Büyük sesler içinde sen, geçerdin..."

Terziler geldiler. Bu güneşler odaların dışındaydı artık.
Herkes titrek ve sabırsız, titrek ve sabırsız evlerinde
Gazeteler yazmadı, dükkânlar dönemindeydik
Yüzlerce odalarda yüzlerce terziler, pencerelerini kapadılar
Parmakları uzun, kuru solgun yüzleri sararmış, eskimiş durmaktan
Yitik saat köstekleri, titrek ve sabırsız yorgun bacakları
Her şeylerine yön veren durmuşluğa olur dediler
Beğenip gülümsediler.

. . . . . . . . ."Ey artık ölmüş olan at! —dediler—
. . . . . . . . . Senin eyerin ne güzeldi.
. . . . . . . . . Dişi keçi derisinden, ofir altınıyla süslü
. . . . . . . . . Nasıl yaraşırdı belinin soylu çukurluğuna
. . . . . . . . . Seninle öteleri ansırdık.
. . . . . . . . . Öteler, baklanın ve pancarın duyarlığı
. . . . . . . . . Kedinin varlığı erişilmez kişilik
. . . . . . . . . Güneşli bir damda
. . . . . . . . . İçimizden gemiler kaldırırdın,
. . . . . . . . . Suyunu büyük şölenlerle tazelerdik
. . . . . . . . . Bayramımızdın. Kuburlukların
. . . . . . . . . bütün kişniş ve badem doluydu.
. . . . . . . . . Şimdi dar dünya
. . . . . . . . . Ölümün büyük hızı kesildi."

Terziler geldiler. Ateş ve kan getirmediler.
Hüzünleri kan ve ateşti ama. Uğultulu bir şey
Ekspresler garlarda kaldı, ilâçlar çıldırdılar
Kenti bir baştan bir başa dolaştım, tıs yok
Bütün odalara dağıldılar. Sürahiler tozlu, pabuçlar kurumuş yerlerde kırpıntılar,

. . . . . . . . ."oyulmuş yakalar, kolevlerinden arta kalanlar
. . . . . . . . . vatka pamukları, verevine şeritler, kopçalar,
. . . . . . . . . düğmeler, ilikler
. . . . . . . . . iplik döküntüleri, kumaş parçaları,
. . . . . . . . . karanlık akşamüstleri ve sabahlar,
. . . . . . . . . dükkân tabelâları, kartvizitler..."

kasıklarına kadar çıkmış, en ufak bir ölüm bile yok.
Tarafsız bir aşk çağlıyordu onların solgunluğunda
Mutfaklarını kilitlediler, büyük, atsı giysiler kestiler,

. . . . . . . . ."Ey artık ölmüş olan at! —dediler—
. . . . . . . . . Koşuşun büyütürdü dünyayı senin!
. . . . . . . . . Sen nasıl da koşardın.
. . . . . . . . . Biz güneyde yatardık, sen koşardın
. . . . . . . . . Hangi at güzelse ondan da güzeldin
. . . . . . . . . Kuyruğun parlak savruluşuyla bölerdi
. . . . . . . . . bir karaya göğü
. . . . . . . . . ve yüceltirdi, ince bezekli kuskununu.
. . . . . . . . . Gemin güzel sesler çıkarırdı güzel
. . . . . . . . . ağzında,
. . . . . . . . . herkesi sevinçle haykırtan.
. . . . . . . . . Başın yaraşırdı düşüncemize ve
. . . . . . . . . gözlerine saygıyla bakardık..."

Terziler geldiler. Durgunluktu o dökük saçık giyindikleri
Yarım kalmışlardı. Tamamlanmadılar. Toplu odalarını sevdiler.
Ölümü hüzünle geçmişlerdi, ateşe tapardılar.
Kent eşiklerindeydi, ağlayışını duydular
Kestiler, biçtiler, dikmediler ve gitmediler,
iğnelerine iplik geçirip beklediler;

. . . . . . . . ."Ey artık ölmüş olan at! —dediler—
. . . . . . . . . En güzeli oydu işte, yüzünün
. . . . . . . . . savaşla ilişkisi.
. . . . . . . . . Boydanboya bir karşıkoyma, denge
. . . . . . . . . ve istekli bir azalma. Onu bilirdik.
. . . . . . . . . O ağaç senin kanınla beslenirdi,
. . . . . . . . . hepimizi besleyen.
. . . . . . . . . Bir ülkeyi yeniden yaratırdı şaşkınlığımız
. . . . . . . . . senin karşında,
. . . . . . . . . alışverişin, alfabenin, iplik döküntülerinin ve
. . . . . . . . . her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği..."

Turgut Uyar • Tütünler Islak, bütün mümkünlerin kıyısında… • Mayıs 1962 • Dost Yayınları
Birinci baskıdan aktarılmıştır. s. 29-33

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder