Sayfalar

16 Şubat 2009 Pazartesi

• Saçmalama hakkımız

Cuma günü alisveris merkezine gittim.
Yeri bulmam biraz zor oldu. Daha doğrusu şöyle diyeyim sağ elimle sol kulağı gösterir gibi ters yönden gitmişim. En sonunda yeri buldum alacaklarimi aldım. Hintli çalışan dil mil mevzunu aşarak bana yardımcı oldu. Kasaya gidip parayı ödeyip kasiyerin çoğunu anlamadığım sorularını yanıtlamaya çalıştım. Kapıya yönledim. Kapıdaki adam ne aldığımı sordu ve fişini istedi, verdim. Sonra "Where are you from?" dedi. Şaşırdım. Türkiye dedim. Bana yakasındaki kartı gösterdi. Kartta ki isim "IRFAN"dı. Şaşırmadım dersem yalan olur. 'Merhaba' dedim. Adam çevresine baktı. Sıkıldı sandım. Sonra bana başka dilde konuşmanın yasak olduğunu söyledi. Anladım dedim ve çıktım. Yani ki burada bir Türkiye'den biriyle karşılaşıyorsunuz ve bir kelime bile konuşamıyorsunuz. Bir an aklıma "Kamber Ateş Nasılsın?" geldi. Kamber, 12 Eylül cezaevlerinde annesiyle Kürtçe konuşamıyordu bende uygar dünyanın bir şehrinde Türkçe konuşamıyordum. 12 Eylül gardiyanı ile bu firmanın yöneticileri arasında ne fark vardır acaba. Sanırım sadece imaj farkı var. Burada gelen insanların toplum içinde eriyip evcilleştiğini söylüyorlar. Şimdi aklıma gelmedi özel kavramları da var buna dair. Evcilleştirmeye hapishane değil uygar dünya vatandaşları yetiyor.

Bu arada burada bayağı bir Türkiyeli olduğunu da öğrenmiş oldum.
Şimdi vakit tamam uyumalıyım.
Bu İrfan aklıma filmden bir sahneyi getirdi. İrfannn...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder