Sayfalar

21 Mart 2009 Cumartesi

• nerden nereye

Kimi arkadaşlar Issız Adam için: "Biliyorum bayağı bir film ama izleyince sonunda ağlıyorum deyince" fragmanlarını filan izledim 'youtube'dan. Bayağı izleyeni olduğunu biliyordum. Yeniden görmüş oldum. Fragmanları filan izlerken bildik bir yer gördüm. Şimdi filmle bayağı moda olmuş olan İpek pasajıydı. Bir yıl önce Mustafa'nın plakçı tükanı vardı bu pasajda. (Eğer, İstanbul'a gitseydim kitapçı-plakçı açacaktık birlikte :) Tam gördüğüm yerden kart almıştım. Sonra öğretmen Özgür'le Mustafa'nın plakçıdan ayrılmıştık. Pasajdan çıkıp Galatasaray Lisesi'nin orada kartları postaya vermiştim. Can yayınlarına uğramıştık. Burada bir çocukla karşılaştık. Özgür tanıştırdı. Çocuk deli anarşist bir çocuk... (ama sözde) Yolda yürüyoruz. Aylardan Ağustos, günlerden cumartesi olunca her yer tıka basa insanla dolu. Salaş bir mekâna götürdü çocuk bizi. Takılan da orta sınıflar ve bizler. Çocuk tavla oynayan iki kıza bakıp cinsel tekniğe dair düşüncelerini anlatmıştı. Cumartesi günü çapkınlık vakti demişti. Bir kaç üniversiteyi yarım bırakmış ve şimdi bir yayınevinde çalışan sözde entelektüel arkadaşımızın ağzında en aptal adama yakışacak lafları dinlemiştim. Hele ki varolanın pisliğine inan birisinden varolanın dilini duymak tuhaf gelmişti. Sonra başka bir yere gitmiş olan Özgür geldi. Şansıma birileri geldi çocuk kalktı. Bizde kalktık. "Bu çocuğun ne özelliği var, bir şey bildiği yok" dediğim de Özgür: "En azından kitapların adını biliyor" demişti. Kulakları çınlıyordur şimdi. Sonradan çocuğun güzel bir hemşire eşi olduğunu öğrendiğim de başka bir dumura daha uğramıştım. Ama işte bilmekle bilinmediğinin örneği ya da… Muhtemelen hemşire eşin maaşıyla yaşıyan büyük entellektüel şu an nerelerde acaba?

Şimdi canımızı niye sıkıyoruz bunlara ya da niye canımı sıkıyorum.
Rakı içmeye gidecek kimse yok mu ya da bira ya da votka ya da çay ya da Türk kahvesi… Hadi gidelim… Hadi gidelim…

Nerden nereye...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder