Sayfalar

3 Ocak 2010 Pazar

• Kendimiz olmadığımız yıllar.

2000'ler bitti artık. Yeni bir zamandan konuşalım.
1999 yılının son gününde 2 ciltlik "devrimi yapan 3 adam" kitabını almıştım, Olgunlar sokaktan. 10 yıl sonra o kitapları hatırlamak bir yana neler olduğunu da anımsıyorum. Artık bir geçmiş...

Adım adım 2000'ler.

- Cep telefonunu insan vücuduna kök saldı. Çoğumuz onunsuz bir şey yapamaz ve anlamaz hale geldik. Kişilerin bizi ne zaman ve nasıl aradığı büyük bir çözümlemeye tabii oldu. "İşte beni aradı... bu yüzden..." (Sanırım buna neden gazetelerin kuponla cep telefonu dağıtmasıydı. Cep telefonu "kitleselleştirildi". Bu açıdan 2000 yılının ilkbaharı ile sonbaharı arası Türkiye'de iletişimde cep telefonu istilası yaşandı.)

- Türkiye'de sinema patladı. (Bu başka bir zamanın yazısı. Vavien'i izlemeyi çok isteyen birisi olarak yazımı onun sonrasına bırakıyorum)

- 80'lerde üniversitelerde görünmeye başlanan 90'larda sayıları artan bir toplamın 2000'lerde tavşanlar gibi çoğaldığını gördük. Doğası gereği avlanıp yenildiler. Etleri taze idi. Düzeni beslediler ve bir kaç yıl daha besleyeceklerde. Bu tavşanlar geçmişlerinde birer eski devrimci, liberal, marjinal, sıradışı zatlar, yeraltı mahlukatı ve islamcı olarak anımsanıp merkeze akacaklar. Dudaklarımızı büküp güleceğiz.(*)

- Edebiyat sanırım vardı. Bilmesi gerekenlerin bildiği bir şeydi. Kimisi "ün"lü işler yapmak istediği için kimisi hayat bulduğu için ilgilendi. Sonunda "ün"lenemeyenler başka işler yaptılar. Etleri taze idi. Onlar da besleyici birer varlık haline geldiler. Ve Türkçe edebiyat dediklerinde akıllarında 3-4 yazarın ötesi görülmedi.

- Dergiler özel olarak edebiyat dergiler çok "iş" yapamadı. Bu tavşan nüfusu kalabalıklığına rağmen dergiler neredeyse birer enkazdılar. (Bu durum dergilerin önemlerini azaltmaz) Öykü ile ilgilenen bir tavşanın bir tane bile öykü dergisi almamış olması sadece "red"lik, "marjinallik" değil düpedüz cahillik olarak görülmelidir. Bu yüzden belki de düzence kızartma, buğlama yapılmaları kolay oldu. İlgilendiklerini düşündükleri şeyin bile çevresine bakmadılar. Bakmazsan göremezsin ve göremezsen başkalarının gördükleri ile geçinirsin.

- Bazı sanatlar iyice ölüme yattı. Öldüklerini çok düşünmüyorum canlanmaları için bir "değersizleşme / yıkım" süreci lazım.

- Bu on yıl kişileri ayakta tutan örgütlü veya toplumsal ilişkilerden daha çok kişisel inatlarıdır. Yoksa bir an kendinizi tavşan sürüsü içinde bulabilirdiniz.

- "Tutuculukla" "çılgınlığın" uçlarının ne kadar açıldığını gördük. Onlar bile yer değiştirdi. Bir zamanların en çılgın eylemleri tutucu olarak lanse edildi. En tutucu eylemler ise çılgınlık olarak pazarlandı.

- Şimdi bir on yıl daha açılıyor. En azında kocamış abla ve abimiz olan tavşanları kafaya takmadan istediğimizi yapabiliriz.

- Buraya ekler yapabilirim. Bu "önyargılar" tabii ki benim kuşağım hakkında.

(*) Radikal kitap ekinin 2009 yılı son sayısında çıkan yazıları okudum. Bayağı bir "yazıcı" varmış. 2008 baharında bu "yazıcı"lara laf söyleyen ve beni Cumhuriyet gazetesi okuduğum için darbeci / ergenokoncu gören bir arkadaşın da adını oralarda gördüm. İstediği olmuş. Eleştirdiği yıllanmış abi-ablalarının arasına karışmış. Zaten, Zaman gazetesinin kitap eki ile Radikal kitap eki arasında gidip geliyorlar. (Cidden de aralarında bir mesafe yoktur. ama hala biri Zaman gazetesinin, ötekisi Radikal gazetesinin kitap eki olarak çıkıyor) "İsmet Özel"le ilgilenmiyorum demeyi büyük bir edebiyat düşmanlığı ve dar kafalılık olarak görürler. (İslamcı şair okumak istersem Cahit Zarifoğlu ya da Sezai Karakoç okurum, İsmet Özel değil)
Enis Batur'un yazısı dışında ilgimi çeken başka bir yazı yoktu. Ne kadar eleştirsekte Enis Batur 2000'lerin ilk yarısında "iyi işler" yaptı. Ama kendinin de biraz bilince olduğu ve yazısında belirttiği gibi bu tavşan nufusunu arttırdı. Sevmediğini ne kadar bilsem de bu tavşan sürüsünün yaratıcıları arasında. Yine de neden bu kadar "gelip-geçici" bir toplamın olduğunun da altı çizmiş sanırım.
Yeni notlarla...
Bu arada gittikçe bir alanım oluyor sanırım.
Hani ilginizi cezbeden.
Şehirleşme, kültürel çalışmalar, yeniden üretimler, kadınlık erkeklik mevzuları, günlük yaşamdaki tahakkumlar, cinselliğinden beğenilerine kadar kişilerin altında oldukları belirlenimleri ile geçen 20 yıl tam bir çöplük ama bir o kadar insanı cezbeden bir şeyi var.
Hadi şöyle diyelim albenili olsun.
Kendimiz olmadığımız yıllar.

Rengimiz "Gri"ye çaldı - Enis Batur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder