Sayfalar

1 Şubat 2010 Pazartesi

• Pascal ile karşılaşma

pascal - Where are you from?
ben - Türkiye
p - Which language are you speaking?
b - Türkçe
p - I mean which one is the official / general language in your country: English, Spanish or French.
b - biz sadece Türkçe kullanıyoruz.
p - Really?
b - Hı! hı! Senin ana dilin ne?
p - We speak Swahili. It has 400 accents, but our official / general language is French.

Pascal haklarında hiç bir şey bilmediği ülkelerin İngilizce, Fransızca ya da İspanyolca'dan birini kullandığını düşünüyordu.. Aslında bu Türkiye akademisinin "sömürgecilik" / "doğuculuk" hastası kimi akademisyenlerinin çok hoşuna giderdi. (ezildik abi biz, çok acı çektik, aşağıladılar bizi demeye getiriyor bazıları) Bir de sömürge ülke olsaydık kimse bizi kurtarmazdı bu tantanacılardan. Düşünsenize sömürge bir ülke olmuşuz; tam boy onların dilini, okullarını, eğitim kurumlarını, yasalarını düzenlerini almışız... Orhan Pamuk mesela; Londra banliyölerinde doğmuş ve İngiliz dilinin ünlü bir romancısı olmuş. Sonra akademimiz oradan inşa olmuş olacak ve böylece milliyetçi "tezler" bu kadar güçlü olmayacaktı tabii! (Batılı akademilerin inşasında sömürgeci / milliyetçi / dinci tezler olmamış gibi görünüyor sanırım) İnsanoğlu ezilenleri savunduğunu düşünürken bazen ona hasetle bakıyor gibi geliyor. "Keşke bizde acı çekseydik. Emperyalist bir ülke olmadık bari sömürülen bir ülke olsaydık." Oradan bir modernizm salvosu, doğru düzgün bilimsel araştırması olmayan bir ülke de pozitivizm eleştirisine kadar giderdi her şey. Bir 100 yıl önce nasıl bir ülkede yaşandığını bilmeden onun batı ile karşılaştıran ve kendisini aşağılama hastalığı olan bir toplam için ne yapabiliriz? Sanırım hoşlarına gidecek kimi kavramlar bulmamız önemli olurdu. Türkiye'deki bir çok yeni metnin Türkiye'nin olduğu yeri tariflemektense daha çok Batı ya da onun eleştirisi olduğu düşünülen karşı tezlere göre yerini tespite çalışıyor. Mesela milliyetçilik burada önemli bir "gelişmişlik - gelişmemişlik" göstergesi olarak ortaya çıkıyor.


Sömürgecilik (isterseniz buna doğu-batı, 1. 3. dünya, oryantalizm deyin) -Türkiye ilişkisinin hala ayaklarından kavrandığını düşünüyorum. Belki Orhan Pamuk mevzunun bu kadar batması Türkiye'nin bir tür sömürge göstermesi gibi geliyor. Bu algılama Türkiye'de aşırı derece rahatsız edicidir. Sömürge olmamış bir ülkedeki sömürge çağrışımı ile sömürge olmuş bir ülke ki çağrışım tepki farklılıkları ortaya çıkarıyor. Orhan Pamuk'un şu an belki de bu "karşıtlıkları" çok görmüyor. Bizdeki anlayış Batı ile eşitizdir. Oysa Orhan Pamuk Türkiye'yi hala dışarı "şikayet" ediyor vaziyetinde. Bu sömürge olmamış bir ülkeye ağır geliyor. Buna biraz da "Batı"nın sömüremediği ülkelere karşı alerjisini koyarsak tam oluyor. (Amerikalıların Japonlara bakışı gibi) Nihayetinde Batı'ya karşı çıkmak onun içten eleştirilerini hop diye sahiplenerek olmuyor. Başka bir tarihe sahip olunduğunun altı çizilmesi gerekiyor. Bu yüzden bazı ülkelerin tanımı hiçte Türkiye'de de çok sevilen Batılı öz eleştirilerde yer almıyor. Mesela; Rusya, Türkiye, Kore, Japonya, İran, Çin.

Dilin Ağızları
Pascal aslında küçük bir şeyden daha bahsediyor. Günümüz sisteminin hala temizlediği bir yerden: dilden. Cidden Afrika'da bir çok dil konuşuluyor. Bu diller aslında bir dilin "ağızları" şeklinde. Eğer matbaa, basın, medya ve ticareti kolaylaştıracak; işlevsel ve anlaşılır bir dile ihtiyaç duysalardı. Biz Afrikada en fazla bir kaç dilden bahsedecektik.

Deniz Baykal
Google Reader'da en az haberlerini okuduğum gazete Cumhuriyet. Aslında at yarışı gazeteleri gibi. Sadece loto, piyongo sonuçlarını gönderiyorlar. Dün bakarken Deniz Baykal'ın "hükümeti Tekel İşçilerinin götüreceğini" söylediğini yazmışlar. Murat Yetkin'in Deniz Baykal ile görüşmesi üzerine notlar halinde yazdığı bir köşe yazısını anımsadım. İşçi sınıfı söyleminin eski solculuğu bırakmak gerektiğini vurgulamıştı beyimiz. Tarihi tam anımsamıyorum ama 2007 yılı Bahar'ı olması gerekiyor.  Baktım ama yazıyı bulamadım. Deniz Baykal kadar "günün" lafına dolanan bir demogog daha çıkar mı acaba? Siyasette nerede durduğunu, ne yapması gerektiğini bilmeyen hem de bir siyasi parti başkanı başka kim vardır acaba?

Kanada:
Vize ofisi belgelerimi kaybettiği için tekrardan belgeleri gönderdim. Belgeleri kopyalamadığım ve bende durması gereken dekontu da gönderdiğim için yatırmam gereken başvuru parasını tekrar yatırmıştım. Birkaç gün önce gelen mektupta fazladan gönderdiğim parayı bana iade edeceklerini yazmışlar. Bir de böyle alışmadığımız durumlar var. Burası tuhaf bir ülke sokakta bir eşyanız kaybolsa üzerinde adresiniz ya da tel. numaranız varsa size gelme ihtimali yüksek. Hatta posta şirketi üzerinde adres olan ve kutularından çıkan cüzdan vs. sahiplerinin adresine bırakıyor. Bu da birkaç not.

Bu arada burada kar yok, yağmur var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder