Sayfalar

6 Mart 2010 Cumartesi

• Dağınıklık - Süreğenlik

Eğitim sürecinin en büyük sorunu eldeki programın dışındaki daha geniş alanı göstermemesidir. Kişilerin "eğitimleri" ile böyle bir yeti (eğitimin içinde yer almayan alanı kullanma) ya sınırlı olarak kazandırılır ya da karanlık bir uzay görüntüsüne kavuşur. 

Eğitim süreçlerinde gördüğümüz tarihte kabul edilmiş birbirlerinden çok derin farkları olmayan birkaç yöntem ve düşünce dışında pek bir şey değildir. Buna karşı oluşan karşı düşüncelerin de sorunu aynıdır. Hatta karşı düşünceler daha hızlı mekanikleşirler. Çünkü sistem, içerisine zarar görmeyeceği her şeyi alıp elzem ederken karşı olan her zaman "karşı" olduğunu göstermesi gerekmektedir. Bir incelemenin ne kadar özgün yorumlar yeni yollar içerdiği (aslında eğitim dışında kalan uzayı kullandığı) değil; "olan" ile ilişkisini ne kadar "karşı"dan kurduğu ölçüsü verilen emeği uçuracaktır. Çünkü ne kadar "eleştirel" görünse de onu bir yerde daha da mekanikleşecek anlatımlardan koruyacak olan basit bir "akademisi" dahi yoktur.

Eğitim; süreç ve verimlilik vs. ölçütlerden hareket eder. Sistem için gerekli adamı (iş gücünü) karşılamak kısa sürede gerekli "bilgi-becerinin" kazandırılmasını gerektirmektedir. Bu da uzayı olabildiğince kısıtlamak demektir. Bu yüzden kişilerin parçaların bilgisinden kendi bütünlerini oluşturmalarını sağlamak yerine zaten hazır olan bütünlerle parçaları kavratıyoruz. İnsan eğitiminde bütünsel bakışın önemi büyük ama biraz "düşünüyorsanız" size verilmiş bir bütünün parçalarını oynatabilmelisiniz. Bunların değiştirebilmeli, kırabilmeliyiz, kimi zaman kimyasını değiştirmek gerektirmektedir. Atıp-terkediledebiliriz de.

Çürük Yumurtalar
Sistem bir yerde belli bir çürük yumurta oranını da göze alır. Ama onların diğerlerini etkilemesine izin vermez. Onları yalıtır yada diğerlerinden uzak tutar. Açıkçası ölüme itilirler - ölmeleri beklenir. Fişlenirler. Sistem bir yerde bazı kişilere (müdür, patron, amir, şef, yönetici, anne-baba) "fişleme" yetkisi vermiştir. Bu fişlemeler olduğunuz yerde sizin etkinizi kırmaya yada güçlendirmeye yarayacaktır. Siz bir yere girdiğinizde orada sizin hakkınızda söylenmiş olan kararın (fiş'in) etkisini kırmanız-güçlendirmeniz size kalmıştır. Böylece siz negatif bir "fiş"e sahipseniz "çürüklüğünüz" başkalarını etkileme oranı düşer. Tavrınız / Yaklaşımınız onların da yatkın olduğu taraftan "çürütmeye" başlatmaz, fişlenerek imkanınız kısmen bertaraf edilmiştir. Bu yüzden aramızdaki kimilerinin toplumdaki "çürüme"den bahsettiğinde birilerine göre sistemin aslında başka birilerince güçlüce etkilendiğini anlamamız gerekmektedir. Toplum çürüyor demek bunu yapan biz değiliz demektir. Çünkü bizim çürütmemizin anlamı "devimci durum" olacaktır. Eğer bu yaşanırsa merkezin diğer yakasında olanlar "toplumun çürüdüğünden" bahsedeceklerdir. (Bir yer de bu "sistem nedir"i de yanıtlamak lazım) Ayrıca birilerin çürümeden çok bahsettiği yerde sistemin kuralları değişiyordur. Yeni kodlamalar / fiş standartları bu "çürüme"ye sebep olan tarafın belirlenimindedir.

Verili hiç bir süreç çürümeyi böyle değerlendirmemize izin vermez. E neyi verir peki? Eğitim içinde verilenlere göre durumu değerlendirmeyi verirler. Ya Devrimci Durumdur ya Cihattır yada ekonomik ve siyasal olarak iyiye gidiştir.

"Bir yıl sonrasını düşünüyorsan, tohum ek ağaç dik
Ama yüz yıl sonrası ise düşündüğün, halkı eğit. 
Bir kez ürün verir, ekersen tohum 
Bir kez ağaç dikersen, on kez ürün verir 
Yüz kez olur bu ürün halkı eğitirsen. 
Balık verirsen bir kez, doyurursun halkı 
Öğretirsen balık tutmayı, hep doyar karnı." Kuan Tzu (İÖ 399 - İÖ 295)

Bu şiir insanın bugünkü ihtiyaçlarını karşılamaya en uzak eğitim formülasyonu. Eğitim süreçlerini "basit" basamaklar haline getirebilirsek:

0. Eğitim süreçlerin gereğini hissetmemek / Böyle bir ihtiyacı olmamak.
1. Umursamazlık
2. Birisi için balık tutmak
3. Birisine balık tutmayı öğretmek
4. "balık tutmak" önerisi üzerine kişilerin kendi yorumlarını istemek (Sonuçta balık yemek istemeyebilirler; bu daha çok kendi kararları olacaktır. Eğer isterlerse de nasıl tutacaklarını ve araçlarını tartışacaklardır.)


Bunları niye düşündüm. Bilmiyorum. Kafam dağınık ve uzun zamandır hiç aklıma gelmeyen bir konu; evden kahvaltıya bir şeyler almak için İranlı markete yürürken aklıma geldi. Şimdi de yazıyorum. Biraz dağınık ama yıllar sonra olunca aynı zamanda süreğende oluyormuşu anladım.

Hafta içi yeni bir işe başlayacağım. Bakalım, ne olacak.

Bu fotoğrafı koyma sebebimi soracak olursanız.
Bildiğimiz uzayın dışından olduğu için anlatmam zor olacaktır :)
Ama hissedebilirsiniz. Ben kendimce bir şeyler hissediyorum.

Adresi vereyim: http://spacecollective.org/FirstDark/4272/DOU-Oleg-Duryagin-The-PostHuman-Identity

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder