Sayfalar

10 Mayıs 2011 Salı

• edebi yazı

1.
Modern yaşam, edebi yazı çalışmasını, yaşamın debdebesi içerisinde hepimizce görünmeyen ama kaygısını taşıyanlar için geçiştirilemeyecek başlıklara yönlendiriyor. Bu kaygıların ifadesi her zaman yazı olarak çıkmıyor. Aslında bu kaygıların çoğunluğu başka yollarla ifade ediliyor. Cinayetlerden, kaçışlara, yalnızlıklardan, dışlanmalara kadar genişleyebilen yollar oluyor.

Zamanın kişilerde biriktirdikleri, bu sürecin dışsal bir zorlama değil dışsal durumların içerden bir motivasyonla ifade etme cesaretini buluyor. Bu cesaretle yazarlar edebiyat suyunda, kaygılar/ilgiler şekerini eritmeye çalışıyor.

2.
Edebi yazının gündemi dolaylı veya doğrudan katılan bir süreç ise göç. Göç hareketleri/sonuçları üzerine onca bilimsel çalışma olabilir. Genelde ayrıntıları ve insani süreçleri çok barındır/a/mayan bu çalışmaların eksiğini bu süreçlerin etkisinde kalan sonraki kuşaklar tarafından dile getirilmesi ile karşılaşıyoruz. Misal, göç sırasında çocuk olanlar...

Göç/göçertilme öncesi ve sonrasıyla edebi yazının bir kısmını oluşturacak. Toplumun kapalı yapısı kişilerde silinemeyen hikayeleri yazarların kurmacaları ile edebi alanın ilgisine mazhar oluyor.

3.
Her dönemde öykü, roman yazılıyor. Hikayelerin dilden-yazıya,  yazının anlatıdan-kurmacaya doğru ilerleyen teknikleri ve bu teknik olanaklarla işlenen konular/ilgiler (biraz daha genişletmek istersek yazarın çiziktirdiği ilişkiler) çeşitlenebiliyor.

Eğer cumhuriyet dönemini 10 yıllık kesitler olarak düşünürsek edebiyatın konusu ve okuyucu çeperinin nasıl genişlediğini birçok işaretini bulabiliriz.

1960 sonrası konu, tartışma başlığını genişletmişti. Bundan birinci etken batı kaynaklı çeviriler ile tartışmaların taşınmasıydı. Bir benzeri değişimi 1980 sonrası 90 ve özellikle 2000'lerde gördük cinsiyetler, cinsel yönelimler, etnik kimlikler, dini farklılıklar roman ve edebiyatın bilindik konuları arasına girmeye başladı. Batı da uzun bir geçmişi olmayan ulus, miliyetçilik, kimlik tartışmaları öğrenildikçe bazı eleştirmen ve yazarlar tarafından (çok çalışılmadan) işlendiğini gördük. Muhtemelen bahsettikleri/üzerine atladıkları bu konuları ciddiyetinin farkında değillerdi.

Tartışma başlıkları ne olursa olsun bahsedilen dertler Türkiye'de öyle yada böyle yazının konusu olmuş ve oluyorlardı. Yaşananlara ithal adlar koyarak sanırım daha ikna edici ve bilimsel olduğu düşünülüyor.

4.
Yazı, toplumların ve kişilerin örtbas etmek, unutturmak ve geçiştirmek istediklerine karşı ilgilileri tarafından kullanılacaktır.

5.
İnsanlar yazacak. Edebi yazılarda 'neden' yazıldıkları ile değil, yapıt içerisinde yazarın kaygıları ile ilişkilerini nasıl kurduğu/tarif ettiği eleştirinin konusu olacak gibi görünmekte. Kimilerimiz için bu yapıtlar, underground  edebiyatının bizden örnekleri olacak; kimilerimiz için kişilerin, toplumların yaşamlarındaki delhizlerin edebi yazıya dökümü olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder