Sayfalar

1 Eylül 2011 Perşembe

"Bu aramızda kalsın ikimizin, çocuk kırılmasın." Ece Ayhan

Ece Ayhan
Kardeşim Akif,
Akif Kurtuluş'a Mektuplar
Hazırlayan: Eren Barış,
Dipnot Yayınları, 2011
Yazının iki türü, günlük ve mektup, edebi yazı uğraşının alanına kaynaklık dışında çok edebi yazı alanına girmez. Burada yazının kendisi edebiyat amaçlı bir araç olmadan; anlatma, isteme, içdökme vs. amaçlı bir araca dönüşür. Yine de bir edebi dil değil mektup yazarının gerçeğine dair beni ilgilendiren ayrıntılara bakıyorum. Mektup, eğer sahibi bir yazar, sanatçı ise onu nasıl konumlandırmam gerektiğine dair de ciddi bir kayıttır.

Günlükler, gelecekte yayınlanma olasılığı, kişinin kendisi için tuttuğu notlar olması itibari ile çok ilgimi çekmez. Oysa ki mektup okumanın ayrı bir güzelliği vardır. Birincisi süslemeler yoktur. Yazan (yada yazdıranlar - bir aile olabilir), muhatabına(larına) bir şeyler anlatmak istemektedir. Bu anlatma isteği/mecburiyeti bizim ilgimizi çekecek onlarca ayrıntıyı barındırır: Parasını nasıl harcadığı, neler yaptığı, sevip-sevmediği işler ve şeyler, diğerleri ile olan ilişkisi, çok elden geçirmediği yargıları gibi bir çok ayrıntıyı bulabiliriz.

Ece Ayhan Mektupları
Ankara'ya vardığımda, aldığım tek kitap Ece Ayhan mektupları oldu.

Kitap, ilki 18 Mart 1982 - sonuncusu 13 Ağustos 1984 tarihlerini taşıyan 19 mektuptan oluşuyor. Bu süreç içerisinde gönderilmiş mektuplar, 1960 ile serpilip yayılan yeni Türkçe edebiyatın darbe sonrasına dair bir önem taşıyor. Mektupların yoğun bir içeriği bulunmasa bile, kimi ayrıntıları dönem edebiyatı, kısmen mutfağı, 'muhalif' yazarının yaşamı ve şairleri merak edenler için bir kaynak. Bu ayrıntıların kimisi okurunun ilgilisine göre değişecektir. Mektuplarda Ece Ayhan'ı devlet düzenine katılamayan bir çingene gibi ortalıktalığı ilginç. Kitaplarını yayınlatma isteği, satış durumlarını merakı: Bir yerde muhalif kimliği ile hiç örtüşmese bile başka bir dil yolunu seçmiş insanın normal tepkileri. Ne kadar kitaplarının satışı-dağıtımı hakkında telaş etse de bir süre sonra mektuplarında okurdan da umudunu kestiği belli oluyor:
"Bu toplumun niteliği benim yazdığım gibiyse, yazın dünyası da bu gerçekten neden arınsın, bu dünyada bir 'ada' yoktur ki. Benim okura bozuk çalmam ise ayrı, bir okur yok da denebilir bir açıdan, tıpkı öğrenciler gibi, okur da geçici bir dönemdir, sonra bocalar ve 'noterlerle evlenen dalgın kızlar' dizesini anımsatıyor bana Neruda'nın. İşleri tarihçi olanlar bile bildiğimiz gerçek anlamda tarih bilmiyorlar bilmezler. Okur ise hiç bilmiyor, ilgilenmiyor da, ne önemi var geçmişin der. Okuru sorgulamaya başlamak gerekiyor, her yazar okurdan düpedüz kıl çekiyor o kadar. Sanki bu bir çözüm getirebilirmiş gibi sorunlara. Düşünce geçmişte de görülmüştür ki, eteklerinden aşağı çekilir hep, algı ortalaması neyse onu aşmıyacaksın, aşamazsın, v.s. Şiiri aşağı çekmek için neler neler yapılır, tutmak için her yol denenir; ilerleyişin hiç yolu yoksa, görmezlikten bile gelinebilir. Bence bugün de okur leş kargasıdır, akbabadır; sen öyle iyi gözüktüğüne bakma."
Haydar Ergülen'in elinde olan ve geri almak için uzun süre peşinde koştuğu yazı dosyası hakkında yazarken en ikilemli lafını söylüyor:
"Bu aramızda kalsın ikimizin, çocuk kırılmasın."
Bu arada Edip Cansever şiirini çok sevmediğini de öğreniyoruz. Akif Kurtuluş, söyleşisinde gerekçesini de anlatmış.

Edebiyat tarihi açısında en ilginç not ise Memet Fuat ağzından aktardığı İslamcıların şairleri olması ile her vakit övündükleri, ama aslında çokta okumadıkları bir şair olan Cahit Zarifoğlu hakkında:
"Yıllar önce bana Mehmet Fuat anlattıydı, Cahit Zarifoğlu adlı bir genç Maraş'tan İstanbul'a Alman Filolojisi'ne geliyor, şiirlerini (o günlerde Yeni Dergi yayılanıyor) Mehmet Fuat'a getiriyor.. ban 'o zaman o şiirleri Yeni Dergi'de basmış olsaydım, bugün (o yanlışlık, sakat, kıytırık) anlayışta olmazdı' demişti, anımsıyorum."
Ortodoksluklar, Nisan 1968
Ortodoksluklar
Ece Ayhan
Şiir

de yayınevi
Nisan 1968
Akmar Pasajı'nda gezer iken ucuz kitaplar arasından bir Ece Ayhan çıkması ise kitap sonrası güzel bir sürpriz oluverdi. Yıllarca önce bulduğum Ortodoksluklar'dan 'yeni' bir tane daha çıkarmış oldum. Sonradan hediye gitse de belki Ayhan'ın unutturmama derdi de budur. Bir merak eden çıkar diye:
VI 
Konuşmaların uzun salatanatlısı. Bir kadınla duruşuyoruz ayakta.
Donanmış varak'larla. Değil çekilmesi denizin, açıklanması bile ilgilemezdi. 
...
VIII 
Tilki basmış bir kadındır görgü tanığı. Yoksul bir tefecinin evinde toplanmaktaydılar.
Bir iz bırakmak çabası mıdır? Söylenerek yazdırılmış bir dövme. Güllâbici'lere.
Döşeme kırığı onarır vire. Sünnetli bir Hristos. Karışmış aralarına. Neyi değiştirdi? 
...
XXIV 
Üç Horon Kilisesi'nde sorokust. Açıyor araplarla örgülenmiş bir yıldızname'yi, madamango.. Zaman doğranmış.
Yatıştırır kaygılarını. Verebilmiştir ürperişlerine biçim. Her Todori kişi, alacaktır adını Paşa Karatodori.
"Bunlar sünnetsiz!"
Dolayımlı olarak, liberallerin dilinde kuramdan politikaya birer malzemeye dönüşen Ece Ayhan şiiri var, dersek çok mu indirgemeci davranmış oluruz? Okudukça, diyebilirim ki, sanmıyorum. Yazdıklarından dolayı Ayhan ile ayrılmıyorum, ama onun şiirinde olan 'gizli tarihi'n dillendirenlerin söyledikleri yeni veya sürpriz de görmüyorum.

Ayrıca yazar ve gazetecilerimizin ünlü olma isteğinin yaydığı samimiyetsizlik kokusunu alıyor insan. İş bunla bitse iyi... Okudukça farkediliyor ki, en azından Ayhan bir 'memur kavgasına' benzettiği bu kavgada birine karşı diğerinin kucağına oturmazdı.

Şimdi ise Hrant Dink'i öldürtenlerin kucağında oturuyorlar. 'Sünnetli Hristos'un hakkını arıyorlar. Todori Paşa'nın tarihini araştırıp tezlerinin haklılığını kanıtlamaya çalışıyorlar. Camiye çevrilen kiliseleri buluyorlar. Kucaklarında oturdukları bu yapılanların en büyük sorumlularının tarihsel mirasçılarıyla Kemalizm'e, İttihatçılar'a ve Cumhuriyet'e saldırıyorlar.

Ama liberaller kucaklarında oturdukları zihniyetin Hristos ve Todori'ye yöneltiği, sonrasında ise yapılan katliamların/cinayetlerin, arka odalarda savunmasında söyledikleri o meşhur bahaneyi duymuyorlar: 'bunlar sünnetsiz'. Hristo'yu sünnet etmek için uğraşıp malına el koyanların; kiliseden yaptıkları camiler kiliseye dönünce çıkardıkları feryatı da duymazlıktan, işlettikleri cinayetlerini, yaptıkları katliamları görmezlikten geliyorlar.
01 Eylül 2011

Notların alındığı kitaplar:
1. Ece Ayhan: Kardeşim Akif, Akif Kurtuluş'a Mektuplar, Hazırlayan: Eren Barış, Dipnot Yayınları, 2011
2. Ortodoksluklar, Ece Ayhan, de yayınevi, Nisan 1968

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder