Sayfalar

27 Kasım 2011 Pazar

arslan yetiştirmeye kalkışan tilki

... hayvanlar arasından tilki ile aslanı seçmelidir;
çünkü aslan kendini tuzaktan koruyamaz,
tilki de kendini kurttan koruyamaz.
Bu nedenle tuzakları tanımak için tilki,
kurtları korkutmak için de aslan olmak gerekir.
Prens, Niccolò Machiavelli

I.
Gündemde bir fıkaralığın bahsiyle ötekiler, biraz daha lügatim ile gidersem mübalağa edilerek es geçilenler var. Çeşit çeşitler, doğamız gereği...
II.
-onlar vebalılar, su bilmeyen bozuk et gibi kokanlar, hayata yenilecekleri öğretilerek katılanlar, şehirlerin derinliklerinde birer köstebek gibi çalışanlar, yurdun hapishanelerini dolduranlar, dilleri konuşturulmamışlar, tarihleri lanetlenmişler, müziklerini gizli gizli icra etmiş-dinlemişler, onlar ahlaksızlar...-  
III.
Mübalağa erleri saygı uyandırabilme kuvvetlerini o kadar yitirdi ki, işlerini ister istemez bir kuşkuyla karşılıyoruz. Mübalağa ettiklerine bilimle acıyorlar, Batı'dan, gelişmiş memleketlerin seçkin üniversitelerinde gördükleri eğitimden bunu 'anlamışlar'. Sonrada anlayabildikleri kadar da öğrencilerine, okurlarına anlatmışlardır. Gözleri açıldığından artık çevrelerindeki çoğu farklılığı daha iyi fark eder olmuşlardır: Dilsel, dinsel, cinsel... hepsi ortadadır. Böyle olunca konumuz da: "Kaybolan, ezilen, dışlanan, horlanan, horuldanan.. kültürleri koruma ve yaşatma"ya döner. Oysa çalışmalar okunduğunda anlatılanların karamsar tarihinde nelerin olduğu muammalar olarak kalır. Mübalağa erlerinin çalışmalarının eleştirdikleri modernist kurumlarınkinden farkı sadece sermaye kaynağıdır. Yazılanlar ve konuşulanlardan anlaşılan gördükleri sadece: Sefilliktir. -O yüzden bir kaç şeyi öne çıkarıp onları mübalağa ederler- Bu sefillikte yok vardır da var yoktur. Gerisi de teferruattır. Çoğunlukla başka bir şey bilmez ve görmezler. Verdikleri emeğin karşılığı ortaya koydukları çalışmalarda anlatılanlar zaten faklı olanlar için malum olandır.

IV.
Mübalağa edilenlerden kimilerinde: Atanın biri dölüne izlere bakarak 'orada tilkinin mi, yoksa aslanın mı gezinmiş olduğunu nasıl anlayacakları'nı hikaye eder. Terbiyelerinde bazen tilkiye bazen aslana daha çok dikkat çekerler. En son hangisi daha çok zarar vermiş ise o daha çok söze katılır. Bazı vakit iş sonrası loş damların orta yerinde kurulmuş sofra içinde, sazla sözle, kesme cam bardaklarda acı suyla başka şeyler de hikaye edilir. Yine de bir arslanın -canlarını verdikleri- kükremesine korkusu baskın bir saygı duyar, tilkiyle aynı masaya bile oturmazlar. -Ama şimdiler de başka kimileri mübağala erlerinin sözlerine inanıp tilkiler ile masaya oturmak üzeredir.- Onların kelimelerinden biri yurt'tur. Vergi vermeyi sevmezler, vergiciye dilenci, dilenciye öşürcü (aşarcı) derler, çünkü gerektiğinde yurt için canlarını gönderirler. -aslında yolları arslanla çok uzun zamandır ayrıktır, nadiren yakınlaşmıştır- Onların vergisi dölleridir. Gelecekleridir.
V.
Her hayvanın geçtiği bir yol vardır. Yolda iz yoksa bunun hayır'lı bir işaret olmadığını, eğer tilki arslan yetiştirmek istemişse o yollarda gezen bir çok çakal izinin sebebini anlarlar. Hayatta kalırlar.
VI.
Onların yenice öğrendiği bildikleri bazı izlerin tilki ile arslanın terbiyecisinin olduğudur.

Yunanistan
Mübalağa erlerinin gördükleri fotoğrafa şapkalı gölgesi çıkmış olan seyyahın gördüğünden çokta farklı değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder