Sayfalar

23 Ocak 2012 Pazartesi

'Gazetelerde hiçbir şey yok!'taki yok

İnternet gittikçe büyüyen bir birikinti. Burada gündem hızlıca doğuyor ve birikintiye katılıyor. Günün gazetelerine ve o güne kadar çıkmış bütün günlük gazete sayılarına aynı anda ulaştığımızı düşünelim. Kafamızda renkli dilimli, çubuklu, oranlı bir grafik oluşturursak güncel o kadar ince bir çizgi tutacaktır ki, görmememiz muhtemeldir. 
Sosyal medya ortamlarında yapılan paylaşımlar, beğenilenler ve paylaştıklarımız; çok kısıtlı yada benzer görünmektedir. Bir de paylaşılanların gündemden düşmüş olması ihtimali vardır.
Televizyonda anlatılanlara, ülkenin merkez medyasının yazıp çizdiklerine, öğretmenlerinin yada imamlarının söylediği laflara inanan ve bu inandıklarını birer düşünce olarak öne süren insanları geçelim. Eğer insanı eskiye yönelten her neyse, onu birikinti içindeki müşterilerden birisi yapar. Karşınıza çıkacak en büyük tehlike biriktiriciliktir. 
Gazetelerde bir şey yok demek iki türlü anlaşılabilir: Merak ettiğimiz başlıklarda yeni bir şeyler yoktur yada zaten esas itibari ile merak ettiğimiz bir şey yoktur. Her gün yeni bir 11 Eylül saldırısı, 9 şiddetinde deprem olmadığına göre... Ve de medyanın gündeminde her gün bu ve buna benzer haberler olmaz. 
Saçma sapan tarafsızlık, ortada olma düşüncesine saplanmış; Hürriyet / Zaman gazetesinin en doğru haberi verdiğini düşünen insanlardan isek çaremiz yoktur. Haber, ideolojik tercihlerin ve çalışanların ideolojik formasyonlarının belirlenimi altında olan birer veridir. Bu tarz bir okuyucu/izleyici/takipçi muhtemelen ömrünü bu düşünceye direnip tarafsız haber peşinde geçirecektir. Oysa ki, tarafını ve çıkarını bilmesi haberleri de yerli yerine oturtmasının ilk adımı olacaktır.
Uzun soluklu medya takibi bir kuş bakışı gibi çok fark edilmeyen değişimleri görünür kılar. Bunu fark edebilmek için birkaç gün gazete okumak, haberleri takip etmek imkansızdır. Aslında uzun bir süreç sonunda sezinlenen verilerdeki değişim, bu verilerin hazırlandığı/sunulduğu arka planda nelerin döndüğünün kaba bir taslağını da okuyucunun/takipçinin gözüne gösterir.

*** 
Şunca zaman, bunca değişim, onca veri...
Evet, değişen bir ülkedeyiz.
Atlanmış, yorumlanmamış bütün veriler sorunun çözümünde, bütünün görünmesinde kaçırılmış bir ipucu olabiliyor.
Sonucu ise komik, zora düşürücü yorumlardır.
En son örneği Libya müdahalesinde ve uzun sürelisi ise Dink cinayetinde görülmüştür.
O yüzden kimileri Suriye müdahalesini canla başla savunamamaktadır. Dink cinayetini de uydurma bir örgütün üyesi olmakla suçlanan çoğunluğu emekli, traji-komik devletlu adamla bağını kuramadılar.

Cemal Nadir'in (1902-1947) ünlü Dalkavuk'u.

Derkenar:
Eski, günü geçmiş gazeteler demişken: onların, az alıcısı vardır. En sevdiklerim, bir on yıl kadar önce hala pazarlarda gördüğüm kese kağıdı yapan kadın ve çocuk yoğunluklu ailelerdi. Apartmanlardan topladıkları eski gazete vs. pazarların kuytu köşesinde kadınlar, çocuklar kese kağıdı yaparlardı. Basit, aynı zamanda güzel birer el işçiliği ürünleridirler. -Dibinde ezilmiş çilek izleriyle...- Kese kağıtları derlenir-bağlanır torbalar içinde pazarda satılırdı. Onları uzun zamandır görmüyorum ve belki de artık hiçbir pazarda yoklar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder