Sayfalar

23 Ağustos 2012 Perşembe

içten çürüyen dıştan yıkılan

“Eski dünya, eski düzen çok kötüydü, ama ne olursa olsun yine de bir düzendi ve bir daha dönülmemek üzere gitti. Çok tuhaftır! Eski düzenin karanlık ahlaki yanları -bencillik, kinizm, kölelik, sınıfsal ayrılıklar, satılmışlık- toprak köleliği düzeninin ortadan kaldırılmasıyla, varlığını sürdürmekle kalmayıp adeta güçlenmiş, gelişmiş, daha da artmıştır; oysa eski yaşamın ahlaki bakımdan olumlu yanlarından (yine de vardı) hemen hemen hiçbiri kalmamıştır. (...) Yazık ki güzel bir geleceği değil, bir geçiş dönemini, bir sarsıntıyı işaret ediyor.”
F. M. Dostoyevski, Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları, 1864
1861 yılında Çarlık Rusyasında toprak köleliği kaldırılır.  Bir yıl önce on yıllık ceza ve sürgün hayatından sonra Petersburg'a dönen Dostoyevski birkaç yıl sonra durumu yukarıdaki alıntı ile özetler.

Toprak köleliğine karşıtlık, 1830'lardan itibaren Rus aydın ve sanatçılarının gündemindedir. Dostoyevski'nin ceza almasına sebep olan dönemin muhalif eleştirmeni Belinski'nin "Gogol'e Mektup"unda da kölelik eleştirisi vardır. Dönem kendi içerisinde çarcı Rus-Ortodoksçular (çoğunluğu aristokrat, yüksek devlet görevinde kişiler ve din adamlarıdır) ile diğerleri olarak görülebilir.

Avrupa'da 1848 devrimleri ile çalkanırken daha baskıcı bir yol izleyen Çarlık,  I. Nikola'nın ölümü ve Avrupa'nın baskıları ile istemeye istemeye toprak köleliliğini kaldırdığı gibi 1860'lar Rusya'da bir özgürlük havası estirmişti. (Nasıl Yapmalı, Babalar ve Oğullar, Yeraltından Notlar, Suç ve Ceza bu on yıllık dönemde yazıldı.)

Üst paragrafta bahsettiğimiz diğerleri arasındaki fark bu dönemde açılmış ve Modern Rus tarihinin ideolojik/siyasi ayrımları fetus karakterini kazanmıştır. 1860-70 arasında sonradan Narodniklere sebep olacak halkçı demokratlar, Liberal demokratlar, Rus-Ortodoksçular olarak adlandırabileceğimiz gruplaşmalar oluşmuştur.

Dostoyevski esen havaya hem kuşkuyla yaklaşıyor hem de istenilen özlenilen hiç bir şeyin gerçekleşmediğini vurguluyordu. Katı bir gerçekçi olan Dostoyevski kısa bir sürede istenilenlerin gerçekleşemeyeceğini ve yaşanan sürecin kalıcı olamayacağını düşünüyordu. Yine de konuşulduğu gibi bir değişim olmasa dahi kimi şeylerin değiştiği ve gidenlerin geri gelemeyeceğini; bu sürecin ise umut edenlerin umduğu yere de gidemeyeceğini söylüyordu.

Bir değişim vardı. Eğer bu değişimi özetlersek: Eski düzen resmi/egemen bakışı Ortodoks-Rusçu idi. Bu dönemde Gogol yaşadığı fikir değişimleri ile: Olana (resmi-egemen bakışa) yetememiştir. İki dönemi de yaşayan Dostoyevski '60 sonrasında ise eski düzenden kalanları ve hala süren resmi Ortodoks-Rusçu bakışı: Olana (artık değişmiş olan egemen bakışa) yetirememiştir. Yine de durduğu yeri bir çok köhne ve hantal yanına rağmen sağlam bulmuştur.





***
Ülkemizde görünen ise... Kazanılmış özgürlükler ve haklar ne yazık ki çok fazla bir anlam ifade edememekte ve kalıcılıkları yoğun emek istemektedir.

*
Bir çoğumuz 2000 öncesini anımsıyoruz: Ortak arayışları, bir araya gelenleri, ortak siyasal parti ve hatları da. Aynı dönemlerde devlet şiddeti, kontrolsüz hukümetler ve bir sürü zatı muhterem ile geçti.  2000'lerin ilk beş yılında oluşan görece özgürlük ortamıyla eski tabuların tartışılması kimilerini bir çok kalıtsal sorunun çözüleceğine inandırdı. Bu inancı taşıyanlar ile eskiyi savunmak ile suçlanan kuşkucuların yolları 2006-2010 arasında ayrıldı. Şimdi ise yeniden baskı dönemindeyiz. '90'lardan kimi araçları farklı ama benzeşen birçok davranış var. Belki de dönemin tek iyi yanı artık kimi ayrışmaları yeniden kaynatmanın imkanı yok.

Görünen Türkiye'deki resmi bakış ve gerçek sahipleri açısından (Sünni-Türk) tam anlamıyla yerine oturmuştur. Egemen bakış(ideoloji) açısından ise bir hegemonyanın kurulduğu kesin, yine de bu, toplumun bir yarısı üzerinde egemenken diğer yarısında etkisizdir. Resmi söylemi karşı olana kabul ettirme çalışmaları ise sokak diliyle söylersek yalama olmuştur.

Yine de bitmiş bir süreci değil hala bir geçişi yaşadığımızı söylemek zor olmayacaktır. Kötü dönemler denir. Ama meraklısına böyle bir dönemde yaşamak büyük bir şanstır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder