Sayfalar

1 Haziran 2012 Cuma

"Aşılanıyoruz"

Metin Lokumcu öğretmenimize 
Binlerce yıllık oksitlenmiş, paslanmış zırhlılar karşısında Yeni'yi savunanların çocukluk hastalıkları vardır. Yetişirken adım adım yaşarlar. Erken yaşlanabilir ve bu dünyadan göçebilirler. Hem tez canlılık gösterir, hem de hemencecik sıkılırlar. Öğrenmişi tecrübe edip dükkanı kapatmışı fecidir. Dağların ardından sadece dağlar olduğunu ve merak edecek bir şey bulunmadığını söyleyip dururlar. Sanki her bir dağın ardından ilginç ve absürd bir şey çıkması şartmış gibi. Oysa Dağların ardında olan her bir dağ başkacadır. O başkalığı göremezler, tezcanlılar ama sıkılgan oldukları için fark edemezler. Edemedikleri için de yeni kuşakları sığ hissiyatları ile boğarlar.
- Bu dağların ardından ne var? 
- Başka dağlar. 
- Nasıl, ne gibi başka dağlar? 
*** 
İyimserlik, kötümserlik ikiliğine sokmadan anlatmak istediğim bir durum vardı. Günün içinde gerçekleşenlerin tarih ve onun yorumlarında alacağı yeri konuşurken fazla iyimser olduğum söylenmişti. Elbette kimsenin iyimser olması gerekmiyor. Yine de öğrendiklerimizin daha karanlık dönemlerin de öğrettiği bir şeyler var. Öğreniyoruz da... En olumsuz koşulda ve zamanda dahi öğreniyoruz. İyimser görülmeye sebebim öğreniyor oluşumuza dair vurgudur. 
Öğrenmemiz öyle kitabi bir lafzı ezberlemektense uygulamalı bir çalışmaya benziyor. Ağaç aşılanmasını işliyor öğretmen ertesi gün kırda deniyoruz. Bir kaç hafta içerisinde sonuçları görebiliyoruz. Aşılanıyoruz. Bazen aceleci bazen acemiyiz de... Ama öğreniyoruz. Umutsuz dönemlerde dünyanın sadece edebiyatçıları, ressamları, şairleri, müzisyenleri, matematikçileri... yoktur; aynı zamanda pratikerleri de vardır. Yine de onca umutsuzun yapıtını şimdi başkaca hissediyoruz. Pratikerler için dönem kimi sıkıcı kitaplar, filimler, müzikler, anılar, dönemler, tartışmalar ile anın çakıştığı bir noktasıdır. Türkiye kadar büyük bir okuldayız. Bu okulda öğrenmeyi öğrenmeyen, merak etmeyen, kuşkuya düşmeyen, araştırmayan, etrafında dört dönmeyen, sormayan, tartışmayan, mücadele etmeyen sınıfta kalır. "Mücadele etmeyince ürün piç oluyor"da... 
Görünen, politikaya küsen şikayet etmeye mahkum oluyor. Müdahale etmemeye farazi sebepler bulan da buna en iyi kurtarıcıdır. Pratiker için kuramın değerini yitirdiği bir yer vardır. Durağında inmeyen pratiker... Edebiyata akademik bir araştırma konusu olarak bakan bilmişe döner. Oysa pratiker için edebiyat leziz bir parçadır. Tat alması için durağı kaçırmaması gerekir. O durakta insanlar inecektir. Bugün hepimiz o duraktayız. Daha ilerisi bize yok. 
Bir de oksitlenmiş paslanmış zırhları ile duranlar: Tilkiler, çakallar... 
İnsanları aşılamak bedenini zayıflatılmış mikroplarla tanıştırmaktır. Aşımızın mikrobu güçlü görünmektedir. Ama aşılananlar zaten güçlü mikropların şırınga edildiği dönemlerden geldiği için tedirginliğe yer yok... 
Yine de adını koyamadığım bir şeye ihtiyaç var gibi... Bir ilik nakli mi desem karaciğer nakli mi... Aşı için bir kök, üreyen bir parçaya ihtiyacımız var gibi... Onu da bulacağız. 
"O, başkaca dağlardan biri"