Sayfalar

22 Mart 2013 Cuma

birikmişler — 2012'13


Çalışmak mecburiyeti — İşten eve, evden işe yol boyu "eleman aranıyor" ilanları var. Evet, insanlarımız çalışmayı sevmiyor. TV'lerde gördükleri gibi kısa bir yoldan köşeyi dönmek, popüler olmak istiyorlar. (Suçlayabilir miyiz?) İş var ama çalışacak adam yok diyene: "oğlunun-kızının haftada 6 gün 12-13 saat çalışmasını ister misin?" diye sormak istiyorum. Kazandığı asgari ücretin yol-yemek masrafı ile iyice kuşa dönmesi de cabası. İnsanımızı çalışmaktan soğutuyorlar (çocukları çalışmadan lüks içinde yaşarken) "kimse çalışmıyor" diyorlar. Onlar da çalışmasın, canları sağolsun...

Kredi Kartları — Ticari müessese değilseniz, nakit yapabileceğiniz ödemelerde kredi kartı kullanmak, kişisel ekonomi yönetimi için çok hayırlı olmaz. Kredi kartı bir kerede ödenemeyecek alımlar dışında tercih edilecek bir araç değil. Kredi kartı, eskiden çek-senet ile yaptığımız alış-verişin yerini aldığı gibi günlük üç-beş kuruş harcamamızı da onunla yapmaya başladık. Sonunda kazanmadığımız para üzerinden borçlandık. Her hangi bir işsizlik yada parasızlık halinde... bu borçlar bizlerden tahsil edilecektir.
(Ailenizin ekonomi servisi programı sundu :)


Sefiller — Les Misérables filimini izleyiniz. (Müzikal olarak hazırlandığını belirteyim, bir de insanın mücadelesini "çile" olarak sunmasalar iyi olur a! Tabiy, bu çile romanın örgüsünde de mevcut.) http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=5slbuWpZwjg

Chavez — 2002 yılının baharında okul dönüşü televizyondan Chavez'e yapılan darbenin haberini almıştık. Çok kötü olduğumuzu hatırlıyorum. Bir kaç gün sonra Chavez'i destekleyen askerler, Amerikancı darbecileri alaşağı etmişti. Chavez'i destekleyen halkı unutmayalım, en büyüğü onlardı. Yıllar sonra kuşağımızın gördüğü en önemli devrimciydi. Toprağın bol olsun Hugo Chavez. Her şeyi halkın için yaptın...

2001 krizi — nin sıcak günlerinde Flash TV'de bir programı izliyoruz. Tanıdıklar da çıkacak diye... Orada kriz filan derken ekonomi bölümlerinden birinde okuduğunu söyleyen bir çocuk ana-babalarımızın az çalıştığı ve çok tatil yaptığımız geyiği ile olaya daldı. Krizin sebebi ana-babalarımızın tembellik etmesiymiş. Bunu öğrencilerine anlatan, TV'de konuşan bayağı ekonomist vardı. Hala da varlar. (Türkiye'de insanlar çok tatil yapıyo!!!) Eleman, daha çok çalışmalıyız diyordu. Şu günler bir bankada çalışması muhtemel bu arkadaş haftasonunda da çalışayım, yıllık izine gitmeyeyim, günde 15-16 saat çalışayım diyor mudur? Kalkınacağız yaaa.... Çook saat çalışınca bir şeyin değişmeyebileceğine bir örnek: Ne yazık ki memleketim. http://www.yurtgazetesi.com.tr/ekonomi/en-cok-hangi-ulkede-calisiliyor-h29665.html

Zihniyet — Kendisiyle aynı kafada olmayana saldırıp kan dökünce, öldürünce, yakınca, katliam yapınca, arkadan vurunca vatanı kurtardığını sanan bir insan toplamı var. Bu toplamın arkalarına sığındıkları bir de "zihniyet" var ki, bizi de ayaklarımızdan kendi bataklıklarına çekmeye çalışıyorlar.

Milliyetçilik — kadar pespaye bir şey yok... bir de salya-sümük oraya buraya saldırarak ülkesini kurtardığını sanan dangalaktan da bol bir şey yok... 8 bit'lik beyinle ülke sorunlarını çözmeye çalışırsanız, sonuç bu olur.

Sinema nedir? — "...İtalyan yönetmen Passolini, Maria Callas’ın başrolde oynadığı ‘Medea’ filmini Avanos-Zelve’de çekti. Hacı Dayı ve bir çok Avanos’lu o filmde oynadı. Geçenlerde tesadüfen Medea’yı seyrederken, Passolini’nin fantastik boynuzlu askerlerinin arasında Hasan Hüseyin abi’yi gördüm. Pause’ye bastım, bekledim…Sinema’nın ne olduğunu düşündüm. Passolini’nin hayal edip çektikleri mi, kasabanın tarihine iyi yevmiye ve köfte ekmekle giren sosyal bir hadise mi ya da benim, gece yarısı odamda, belleğimin elinden tutmuş, bugünün gözüyle geçmişimi okuduğum bir metin mi? ..." Passolini ve Hasan Hüseyin Abi - Ercan Kesal - BirGün Pazar

MeslekGirişimci Hayat için Kuantumla Dikkat Geliştirme Koçu'yum artık...... (İstanbul'da bildiğiniz bütün moda lafları yan yana getirerek kendinize istediğiniz mesleği yaratabilirsiniz, insanlarımız yeterince cahil olduğu ve soru sormaktan korktukları için mesleğinizi duyduklarında çekinip sırıtacaklardır.)

Tilki — liğin de bir sonu, tilkinin lafının beş para etmediği bir gün de olur. O gün, o tilkiler aslanlara ya da kurtlara yem olur. Ama bir gün umutsuz ve geleceksiz bıraktığınız insanların eline düşerseniz: Sizi çiğ çiğ yerler.

Tayyip — Erdoğan'ın 2002 yılında Gaziantep'te..... “Yahu bir sürü bölüm öğretmenimiz boşta geziyor. Resim öğretmeni matematiğe, Müzik öğretmeni Beden Eğitimi dersine giriyor niye öğretmen ihtiyacı var. Ama bakın ki işe bunlar bir de sınavla öğretmen alıyor. O zaman niye okutuyorsun bu öğrencileri yazık değil mi?! Öğretmen almıyorum de. Bu evlatlarım okumasın boşuna. Ama biz iktidar olunca inşallah boşta öğretmen adayı olmayacak." Yıl 2002: 'Bizim hükümetimizde atamayan öğretmen kalmayacak', Yıl 2013: 'Al oyunu kendine sakla'

Bir sabah — aheste aheste işe giderken çoğu gün karşılaştığım adam (Kendi kendine konuşur, çevredekilere ve bana; bilenler de ona selam verir. Bazen hiç konuşmaz ve selam da vermez; sanki görmez.) yolun karşısından geçiyordu, birden:
adam — Babaa! Bir çanta dolusu para buldum denize attım!
ben — İyi yapmışsın.
adam — İyi yapmışım değil mi iyi!
ben — iyi yapmışsın iyi...

Birkaç gün sonrasabah işe giderken:
adam — Babaa! Denize mi gidiyorsun.
ben — Evet!

Rakı — yla demlenince insan korkuyor şu vakit gelse düşmanımı bile bağışlarım.

Çocuklar — a, öğrencilere veya gençlere yönelik aldığınız her kitabı önce siz okuyun. (filimler, animasyonlar, çizgi filimler, oyunlar, çoklu ortam materyalleri vs de buna dahil) herhangi bir sansür uygulaması veya ihbar için değil. Bu, öncelikle o kitabı aldığınız kişiyi okumaya teşvik eder. Birçok yalan-yanlış bilgi ve hatayı önceden görebilirsiniz. (Fazlası ile var) Ayrıca kimi dinci/ırkçı yayınevinin hazırladığı 'ideolojik' ve 'dogmatik' ezberlerin yanlışlıkla taşıyıcısı olmazsınız.

Kadıköy-Kartal metrosu — Büyük şaşaa ile taaa Ramazan bayramında (17 Ağustos 2012) açılan 17 duraklı (biri daha açılmadı) Kadıköy-Kartal metro hattı hala 97 KURUŞ. Oysa taaa 29 Ekim'de (2012) zam gelmesi gerekiyordu. Her şeyi para hesabı yapan bu esnaf zihniyetli yöneticiler niye zam yapmadı derseniz: İnsan ekonomik hayvandır. Yolunuz çok uzak olmadığı sürece yerin altına inen o dik merdivenlerden -yürüyen de olsa- en az iki-üç kat inip-çıkmak ne kadar hesaplı bir iş? Metro hattının büyük bir kısmı E-5 (yeni d-100) yolunun altından geçiyor. Oysa metrobüs benzeri orta şeritlere ray sistemleri döşenip daha az tünel açılarak bu hat yapılabilirdi. Hem yapım maliyeti azalır hem de insanlar yerüstünde yolculuk yapardı. Şimdi istenilen oranda kullanılmıyor. İnsanlar, hala seferleri azalsa dahi eski araçları kullanmaya devam ediyorlar. 1 Ocak 2013'te son otobüsleri de kaldıracaklar . Bakalım ne olacak. (Hala zam gelmedi - 22 Mart 2013)

Bir hale — nin, bir hayalin çöktüğü gün; halkın parası harcanarak yapılmış o ihtişamlı yalanlarınız da tek tek çökecek. Ezber ettirilmiş tarihi abartmaların bulandırıldığı yalan dolan konuşmalar bir gün iş görmeyecek. Sizi alkışlayanların üzerine çöken her bir yalan, bizim hiçbir zaman anlatamayacağımız birer ders olacak. Ne yazık ki, o günü hep beraber yaşayacağız.

Neş'et Ertaş — Hayatını kimsenin hakkını yemeden, hukukunu çiğnemeden yaşamış bir insanın dinsel-politik büyüklenmeye dönüşen cenazesi kadar insanın içini acıtan bir şey olabilir mi? O ömrünce ne bir padişah bozuntusu için bekletildiği o mekana gitti, ne o mekanda adına nutuklar düzenlerin peşinden seğirtti. Ama işte "yalan dünya"...

Otobüsler — de yaşlılara değil, oturmak zorunda olan ve uzun süreli ayakta duramayacak (hasta, sakat, gebe, ayakta duramayacak yaşta) insana yer verilir. "Ben yaşlıyım", "Bu gençler ne kadar saygısız" diye bıdı bıdı yapan, pekala gideceği yere kadar da ayakta gidebilir. Birisinin oturmaya ihtiyacı varsa söyler, buna karşı yerini vermekte kişiye kalmıştır. Vermiyor diye suçlayarak da kişiye hiç bir edep kazandırılmaz.

Maraş katliamı — hakkında bir şeyler okudunuz, belki izlediniz... Başka katliamlarda oldu biliyorsunuz... Hem de devletin askerinin ve polisinin gözü önünde. Kimi katliam avukatları milletvekili... Şimdi bu katliamcı zihniyetin Anadolu'daki yüzbinlerce Ermeni'ye ne yaptığını düşünün... Sonra Ermeni katliamı olmamıştır deyin... Kolay mı? ... Bu tuzağa düşmeyin. Katilleri savunmayın. Çok tanıdıklar.

"Dünyanın en eski satış tableti — (senedi) ... M.Ö. 7-8. yüzyıla ait olan senet, bir meyve bahçesinin satışına ilişkin. '... Bu senette 'Sarri' ismindeki babanın 3 oğluna ait meyve ağaçları ve içindeki meyvelerle beraber 'Nabulu' ismindeki şehrin kuzeyindeki, nehrin hemen kenarındaki bir meyve bahçesini, 'İstarnadin' adlı bir adama satma sözleşmesi yer alıyor. Burada 4 başka adamın mühürleri ile şahitlik yapmaları söz konusudur. (...) 2 bin 900 yıl öncesine gittiğimizde Nusaybin'in eski isminin 'Nabulu' olduğunu biliyoruz.' ..." (ntvmsnbc)
My Mother Likes Pop Art, Because Pop Art is Colorful Benim annem pop-art'ı seviyor; çünkü pop-art çok renkli — Halil Altındere, 1998

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder