Çalışmak
mecburiyeti — İşten eve, evden işe yol boyu "eleman
aranıyor" ilanları var. Evet, insanlarımız çalışmayı
sevmiyor. TV'lerde gördükleri gibi kısa bir yoldan köşeyi
dönmek, popüler olmak istiyorlar. (Suçlayabilir miyiz?) İş var
ama çalışacak adam yok diyene: "oğlunun-kızının haftada 6
gün 12-13 saat çalışmasını ister misin?" diye sormak
istiyorum. Kazandığı asgari ücretin yol-yemek masrafı ile iyice
kuşa dönmesi de cabası. İnsanımızı çalışmaktan soğutuyorlar
(çocukları çalışmadan lüks içinde yaşarken) "kimse
çalışmıyor" diyorlar. Onlar da çalışmasın, canları
sağolsun...
Kredi
Kartları — Ticari müessese değilseniz, nakit yapabileceğiniz
ödemelerde kredi kartı kullanmak, kişisel ekonomi yönetimi için
çok hayırlı olmaz. Kredi kartı bir kerede ödenemeyecek alımlar
dışında tercih edilecek bir araç değil. Kredi kartı, eskiden
çek-senet ile yaptığımız alış-verişin yerini aldığı gibi
günlük üç-beş kuruş harcamamızı da onunla yapmaya başladık.
Sonunda kazanmadığımız para üzerinden borçlandık. Her hangi
bir işsizlik yada parasızlık halinde... bu borçlar bizlerden
tahsil edilecektir.
(Ailenizin ekonomi servisi programı sundu :)
Sefiller
— Les Misérables filimini izleyiniz. (Müzikal olarak
hazırlandığını belirteyim, bir de insanın mücadelesini "çile"
olarak sunmasalar iyi olur a! Tabiy, bu çile romanın örgüsünde
de mevcut.)
http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=5slbuWpZwjg
Chavez
— 2002 yılının baharında okul dönüşü televizyondan
Chavez'e yapılan darbenin haberini almıştık. Çok kötü
olduğumuzu hatırlıyorum. Bir kaç gün sonra Chavez'i destekleyen
askerler, Amerikancı darbecileri alaşağı etmişti. Chavez'i
destekleyen halkı unutmayalım, en büyüğü onlardı. Yıllar
sonra kuşağımızın gördüğü en önemli devrimciydi. Toprağın
bol olsun Hugo Chavez. Her şeyi halkın için yaptın...
2001
krizi
— nin sıcak günlerinde Flash TV'de bir programı izliyoruz.
Tanıdıklar da çıkacak diye... Orada kriz filan derken ekonomi
bölümlerinden birinde okuduğunu söyleyen bir çocuk
ana-babalarımızın az çalıştığı ve çok tatil yaptığımız
geyiği ile olaya daldı. Krizin sebebi ana-babalarımızın
tembellik etmesiymiş. Bunu öğrencilerine anlatan, TV'de konuşan
bayağı ekonomist vardı. Hala da varlar. (Türkiye'de insanlar çok
tatil yapıyo!!!) Eleman, daha çok çalışmalıyız diyordu. Şu
günler bir bankada çalışması muhtemel bu arkadaş haftasonunda
da çalışayım, yıllık izine gitmeyeyim, günde 15-16 saat
çalışayım diyor mudur? Kalkınacağız yaaa.... Çook saat
çalışınca bir şeyin değişmeyebileceğine bir örnek: Ne yazık
ki memleketim. http://www.yurtgazetesi.com.tr/ekonomi/en-cok-hangi-ulkede-calisiliyor-h29665.html
Zihniyet
— Kendisiyle aynı kafada olmayana saldırıp kan dökünce,
öldürünce, yakınca, katliam yapınca, arkadan vurunca vatanı
kurtardığını sanan bir insan toplamı var. Bu toplamın
arkalarına sığındıkları bir de "zihniyet" var ki,
bizi de ayaklarımızdan kendi bataklıklarına çekmeye
çalışıyorlar.
Milliyetçilik
— kadar pespaye bir şey yok... bir de salya-sümük oraya buraya
saldırarak ülkesini kurtardığını sanan dangalaktan da bol bir
şey yok... 8 bit'lik beyinle ülke sorunlarını çözmeye
çalışırsanız, sonuç bu olur.
Sinema
nedir?
— "...İtalyan yönetmen Passolini, Maria Callas’ın
başrolde oynadığı ‘Medea’ filmini Avanos-Zelve’de çekti.
Hacı Dayı ve bir çok Avanos’lu o filmde oynadı. Geçenlerde
tesadüfen Medea’yı seyrederken, Passolini’nin fantastik
boynuzlu askerlerinin arasında Hasan Hüseyin abi’yi gördüm.
Pause’ye bastım, bekledim…Sinema’nın ne olduğunu düşündüm.
Passolini’nin hayal edip çektikleri mi, kasabanın tarihine iyi
yevmiye ve köfte ekmekle giren sosyal bir hadise mi ya da benim,
gece yarısı odamda, belleğimin elinden tutmuş, bugünün gözüyle
geçmişimi okuduğum bir metin mi? ..." Passolini
ve Hasan Hüseyin Abi - Ercan Kesal - BirGün Pazar
Meslek
— Girişimci Hayat için Kuantumla Dikkat Geliştirme Koçu'yum
artık...... (İstanbul'da bildiğiniz bütün moda lafları yan yana
getirerek kendinize istediğiniz mesleği yaratabilirsiniz,
insanlarımız yeterince cahil olduğu ve soru sormaktan korktukları
için mesleğinizi duyduklarında çekinip sırıtacaklardır.)
Tilki
— liğin de bir sonu, tilkinin lafının beş para etmediği bir
gün de olur. O gün, o tilkiler aslanlara ya da kurtlara yem olur.
Ama bir gün umutsuz ve geleceksiz bıraktığınız insanların
eline düşerseniz: Sizi çiğ çiğ yerler.
Tayyip
— Erdoğan'ın 2002
yılında Gaziantep'te..... “Yahu bir sürü bölüm öğretmenimiz
boşta geziyor. Resim öğretmeni matematiğe, Müzik öğretmeni
Beden Eğitimi dersine giriyor niye öğretmen ihtiyacı var. Ama
bakın ki işe bunlar bir de sınavla öğretmen alıyor. O zaman
niye okutuyorsun bu öğrencileri yazık değil mi?! Öğretmen
almıyorum de. Bu evlatlarım okumasın boşuna. Ama biz iktidar
olunca inşallah boşta öğretmen adayı olmayacak." Yıl
2002: 'Bizim hükümetimizde atamayan öğretmen kalmayacak', Yıl
2013: 'Al oyunu kendine sakla'
Bir
sabah — aheste aheste işe giderken çoğu gün karşılaştığım
adam (Kendi kendine konuşur, çevredekilere ve bana; bilenler de ona
selam verir. Bazen hiç konuşmaz ve selam da vermez; sanki görmez.)
yolun karşısından geçiyordu, birden:
adam — Babaa! Bir çanta
dolusu para buldum denize attım!
ben — İyi yapmışsın.
adam
— İyi yapmışım değil mi iyi!
ben — iyi yapmışsın
iyi...
Birkaç
gün sonrasabah işe giderken:
adam
— Babaa! Denize mi gidiyorsun.
ben
— Evet!
Rakı
— yla demlenince insan korkuyor şu vakit gelse düşmanımı bile
bağışlarım.
Çocuklar
— a, öğrencilere veya gençlere yönelik aldığınız her kitabı
önce siz okuyun. (filimler, animasyonlar, çizgi filimler, oyunlar,
çoklu ortam materyalleri vs de buna dahil) herhangi bir sansür
uygulaması veya ihbar için değil. Bu, öncelikle o kitabı
aldığınız kişiyi okumaya teşvik eder. Birçok yalan-yanlış
bilgi ve hatayı önceden görebilirsiniz. (Fazlası ile var) Ayrıca
kimi dinci/ırkçı yayınevinin hazırladığı 'ideolojik' ve
'dogmatik' ezberlerin yanlışlıkla taşıyıcısı olmazsınız.
Kadıköy-Kartal
metrosu — Büyük şaşaa ile taaa Ramazan bayramında (17
Ağustos 2012) açılan 17 duraklı (biri daha açılmadı)
Kadıköy-Kartal metro hattı hala 97 KURUŞ. Oysa taaa 29 Ekim'de
(2012) zam gelmesi gerekiyordu. Her şeyi para hesabı yapan bu esnaf
zihniyetli yöneticiler niye zam yapmadı derseniz: İnsan ekonomik
hayvandır. Yolunuz çok uzak olmadığı sürece yerin altına inen
o dik merdivenlerden -yürüyen de olsa- en az iki-üç kat
inip-çıkmak ne kadar hesaplı bir iş? Metro hattının büyük bir
kısmı E-5 (yeni d-100) yolunun altından geçiyor. Oysa metrobüs
benzeri orta şeritlere ray sistemleri döşenip daha az tünel
açılarak bu hat yapılabilirdi. Hem yapım maliyeti azalır hem de
insanlar yerüstünde yolculuk yapardı. Şimdi istenilen oranda
kullanılmıyor. İnsanlar, hala seferleri azalsa dahi eski araçları
kullanmaya devam ediyorlar. 1 Ocak 2013'te son otobüsleri de
kaldıracaklar . Bakalım ne olacak. (Hala zam gelmedi - 22
Mart 2013)
Bir
hale — nin, bir hayalin çöktüğü gün; halkın parası
harcanarak yapılmış o ihtişamlı yalanlarınız da tek tek
çökecek. Ezber ettirilmiş tarihi abartmaların bulandırıldığı
yalan dolan konuşmalar bir gün iş görmeyecek. Sizi
alkışlayanların üzerine çöken her bir yalan, bizim hiçbir
zaman anlatamayacağımız birer ders olacak. Ne yazık ki, o günü
hep beraber yaşayacağız.
Neş'et
Ertaş — Hayatını kimsenin hakkını yemeden, hukukunu
çiğnemeden yaşamış bir insanın dinsel-politik büyüklenmeye
dönüşen cenazesi kadar insanın içini acıtan bir şey olabilir
mi? O ömrünce ne bir padişah bozuntusu için bekletildiği o
mekana gitti, ne o mekanda adına nutuklar düzenlerin peşinden
seğirtti. Ama işte "yalan dünya"...
Otobüsler
— de yaşlılara değil, oturmak zorunda olan ve uzun süreli
ayakta duramayacak (hasta, sakat, gebe, ayakta duramayacak yaşta)
insana yer verilir. "Ben yaşlıyım", "Bu gençler ne
kadar saygısız" diye bıdı bıdı yapan, pekala gideceği
yere kadar da ayakta gidebilir. Birisinin oturmaya ihtiyacı varsa
söyler, buna karşı yerini vermekte kişiye kalmıştır. Vermiyor
diye suçlayarak da kişiye hiç bir edep kazandırılmaz.
Maraş
katliamı — hakkında bir şeyler okudunuz, belki izlediniz...
Başka katliamlarda oldu biliyorsunuz... Hem de devletin askerinin ve
polisinin gözü önünde. Kimi katliam avukatları milletvekili...
Şimdi bu katliamcı zihniyetin Anadolu'daki yüzbinlerce Ermeni'ye
ne yaptığını düşünün... Sonra Ermeni katliamı olmamıştır
deyin... Kolay mı? ... Bu tuzağa düşmeyin. Katilleri savunmayın.
Çok tanıdıklar.
"Dünyanın
en eski satış tableti — (senedi) ... M.Ö. 7-8. yüzyıla ait
olan senet, bir meyve bahçesinin satışına ilişkin. '... Bu
senette 'Sarri' ismindeki babanın 3 oğluna ait meyve ağaçları ve
içindeki meyvelerle beraber 'Nabulu' ismindeki şehrin kuzeyindeki,
nehrin hemen kenarındaki bir meyve bahçesini, 'İstarnadin' adlı
bir adama satma sözleşmesi yer alıyor. Burada 4 başka adamın
mühürleri ile şahitlik yapmaları söz konusudur. (...) 2 bin 900
yıl öncesine gittiğimizde Nusaybin'in eski isminin 'Nabulu'
olduğunu biliyoruz.' ..." (ntvmsnbc)
|
My Mother Likes Pop Art, Because
Pop Art is Colorful — Benim annem pop-art'ı seviyor; çünkü pop-art
çok renkli — Halil Altındere, 1998 |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder