Sayfalar

29 Mart 2013 Cuma

— kırık

Halk seyirlikleri her zaman "epik"tir, ister istemez öyledir ama. Unutmayalım ki, o kadar desteklediğimiz Brecht tiyatrosu, gelişmiş bir dramatik tiyatro yapısının kırılması ile oluşuyor, yani dramatik oyunculuk düzeyi olmayan bir acemi oyuncunun veya tiyatrocunun başaracağı iş değildir. Bu meselede temel prensip şudur: Çağdaş gerçekçiliğin sanatı, evet yerleşmiş yanlış kalıplara karşıdır, ama onların bir üst bilinçle kırılıp aşılmasını gerektirir. Yoksa, o kalıpların oluşum evresini yaşamamış olduğu için, acemiliğinden ya da ilkelliğinden "kırık" sanat yapanınki değil.*
* Bir görme biçimi olarak sanatYılmaz Onay. Söyleşen: Esat Bağış
soL Kitap eki, sayı: 26, 27 Mart 2013 Çarşamba

Sevgililer — Rıza Abbasi

Sevgililer (1630)Rıza Abbasi (1565-1635). İsfahan, İran.
Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Reza_Abbasi

27 Mart 2013 Çarşamba

— 1 Ocak 1959, Küba

"1 Ocak 1959'un ilk saatlerinde -daha kesin söylemek gerekirse sabah saat 03:15'te- dört Aerovias Q sivil uçak Havana'nın dışındaki Columbia askeri üssünden havalandı. İlk uçağa binmeden önce Fulgencio Batista, General Eulogio Cantillo'ya ülkenin tüm sorumluluğunu ona teslim ettiğini söyledi. Batista Miami'ye sürgün gitmek üzere havalanmıştı, ama maiyeti havada uçuş planını değiştirdi ve uçak Miami yerine gözünü kan bürümüş başka bir dikatatörün, Leonidas Trujillo'nun vatanı Santo Domingo'ya indi. Havana gazetesi Associated Press aracılığıyla dünyaya şu raporu geçti: "Hükümet güçleri tank ve hava desteğiyle Santa Clara civarındaki isyancı kuvvetlerini kıstırmış, onları Las Villas Bölgesine doğru geri çekilmeye zorlamıştır."

.......................

(...) sabah saat 07:30'da America şeker fabrikasında Fidel Castro, havaya ateş ederek yeni yılı kutlayan sorumsuz isyancılara küfürler yağdırarak kahve içmek için fabrika binasına girdi. Radyon Rebelde'den Batista'nın süpriz kaçış haberini alınca Fidel öfkelendi: Diktatör kaçmıştı ve ortada askeri darbe kokuları vardı. Fidel Castro Santioga'ya harekete geçmek üzere komutanlarını topladı.

Haber doğrulandı. Yüksek Mahkeme yargıcı Carlos Piedra artık cumhurbaşkanıydı. Devrimden kolayca sıyrılmak için bir yol arayan ve ABD büyükelçiliği ile fesat bir işbirliği yapan Cantillo ise ordunun başkomutanıydı.

Fidel yazma zemini oluşturmak üzere bir dolabın üzerine gazete koyarak şunları yazdı: "Devrime Evet. Darbeye Hayır." Sonra bir genel grev çağrısı ele aldı. Bir jipe atlayarak mesajını yayınlatmak üzere Radyo Rebelde istasyonuna gitti. Genel grev çağrısı sabah 09:00'da yayınlandı, sonrasında da ülke içerisindeki ve Latin Amerika genelindeki birçok radyo istasyonunda tekrar tekrar iletildi.

.......................

Öğleden sonra 14:00'te ABD büyükelçisi Earl T. Smith, diplomatik heyetinin tamamıyla birlikte Cantillo'yla görüştü (Cumhurbaşkanı Piedra ile değil; gücün nerede olduğunu gayet iyi biliyorlardı) ABD, dikatatörlüğün sona ermesiyle birlikte Fidel ile M26'yı dışlayacak, ama aynı zamanda Batista'ya bağlı kvvetleri de dışarıda bırakacak ve tarafsız bir görüntü çizecek bir yönetim kurulmasının yollarını arıyordu. Ordunun yönetimi ele geçiren kısmı "iyi askerler"den oluşan gruptu; başında Albay Ramon Barquin ile Batista'yı devirmeye çalışmış olan Borbonet vardı. İkisi de hapisteydi; Cantillo ise ABD baskısına son vermiş ve akşam saat 19:00'da Pinos Adası'nda mahkum olan bu iki subayla, onlarla birlikte M26 liderlerinden Armondo Hart'ı serbest bırakmıştı.

Halk sokaklara taşmıştı. Sokaklardaki kutlamalar Santa Clara'yı zafer naralarıyla yutmuştu, kalabalık isyancı savaşçıları adeta savaş ganimeti gibi sahiplenmişti. Kurtarılmış şehirde günün emri şarkı söyleyip dans etmekti, ama halktan, ele geçirilern işkencecilerin kurşuna dizilmesi talepleri de geliyordu." (*)
* Nam-ı Diğer ChePaco Ignacio Taibo II, Biyografi
Çeviren:Gürol Koca (İngilizce'den), 2004, Everest Yayınları
Bir gün önce La Coubre adlı yük gemisinin Havana limanında patlaması ile yaşamını kaybedenleri anma yürüyüşü  —  5 Mart 1960, Havana

Avanak Avni ve kadınlar - I















22 Mart 2013 Cuma

birikmişler — 2012'13


Çalışmak mecburiyeti — İşten eve, evden işe yol boyu "eleman aranıyor" ilanları var. Evet, insanlarımız çalışmayı sevmiyor. TV'lerde gördükleri gibi kısa bir yoldan köşeyi dönmek, popüler olmak istiyorlar. (Suçlayabilir miyiz?) İş var ama çalışacak adam yok diyene: "oğlunun-kızının haftada 6 gün 12-13 saat çalışmasını ister misin?" diye sormak istiyorum. Kazandığı asgari ücretin yol-yemek masrafı ile iyice kuşa dönmesi de cabası. İnsanımızı çalışmaktan soğutuyorlar (çocukları çalışmadan lüks içinde yaşarken) "kimse çalışmıyor" diyorlar. Onlar da çalışmasın, canları sağolsun...

Kredi Kartları — Ticari müessese değilseniz, nakit yapabileceğiniz ödemelerde kredi kartı kullanmak, kişisel ekonomi yönetimi için çok hayırlı olmaz. Kredi kartı bir kerede ödenemeyecek alımlar dışında tercih edilecek bir araç değil. Kredi kartı, eskiden çek-senet ile yaptığımız alış-verişin yerini aldığı gibi günlük üç-beş kuruş harcamamızı da onunla yapmaya başladık. Sonunda kazanmadığımız para üzerinden borçlandık. Her hangi bir işsizlik yada parasızlık halinde... bu borçlar bizlerden tahsil edilecektir.
(Ailenizin ekonomi servisi programı sundu :)


Sefiller — Les Misérables filimini izleyiniz. (Müzikal olarak hazırlandığını belirteyim, bir de insanın mücadelesini "çile" olarak sunmasalar iyi olur a! Tabiy, bu çile romanın örgüsünde de mevcut.) http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=5slbuWpZwjg

Chavez — 2002 yılının baharında okul dönüşü televizyondan Chavez'e yapılan darbenin haberini almıştık. Çok kötü olduğumuzu hatırlıyorum. Bir kaç gün sonra Chavez'i destekleyen askerler, Amerikancı darbecileri alaşağı etmişti. Chavez'i destekleyen halkı unutmayalım, en büyüğü onlardı. Yıllar sonra kuşağımızın gördüğü en önemli devrimciydi. Toprağın bol olsun Hugo Chavez. Her şeyi halkın için yaptın...

2001 krizi — nin sıcak günlerinde Flash TV'de bir programı izliyoruz. Tanıdıklar da çıkacak diye... Orada kriz filan derken ekonomi bölümlerinden birinde okuduğunu söyleyen bir çocuk ana-babalarımızın az çalıştığı ve çok tatil yaptığımız geyiği ile olaya daldı. Krizin sebebi ana-babalarımızın tembellik etmesiymiş. Bunu öğrencilerine anlatan, TV'de konuşan bayağı ekonomist vardı. Hala da varlar. (Türkiye'de insanlar çok tatil yapıyo!!!) Eleman, daha çok çalışmalıyız diyordu. Şu günler bir bankada çalışması muhtemel bu arkadaş haftasonunda da çalışayım, yıllık izine gitmeyeyim, günde 15-16 saat çalışayım diyor mudur? Kalkınacağız yaaa.... Çook saat çalışınca bir şeyin değişmeyebileceğine bir örnek: Ne yazık ki memleketim. http://www.yurtgazetesi.com.tr/ekonomi/en-cok-hangi-ulkede-calisiliyor-h29665.html

Zihniyet — Kendisiyle aynı kafada olmayana saldırıp kan dökünce, öldürünce, yakınca, katliam yapınca, arkadan vurunca vatanı kurtardığını sanan bir insan toplamı var. Bu toplamın arkalarına sığındıkları bir de "zihniyet" var ki, bizi de ayaklarımızdan kendi bataklıklarına çekmeye çalışıyorlar.

Milliyetçilik — kadar pespaye bir şey yok... bir de salya-sümük oraya buraya saldırarak ülkesini kurtardığını sanan dangalaktan da bol bir şey yok... 8 bit'lik beyinle ülke sorunlarını çözmeye çalışırsanız, sonuç bu olur.

Sinema nedir? — "...İtalyan yönetmen Passolini, Maria Callas’ın başrolde oynadığı ‘Medea’ filmini Avanos-Zelve’de çekti. Hacı Dayı ve bir çok Avanos’lu o filmde oynadı. Geçenlerde tesadüfen Medea’yı seyrederken, Passolini’nin fantastik boynuzlu askerlerinin arasında Hasan Hüseyin abi’yi gördüm. Pause’ye bastım, bekledim…Sinema’nın ne olduğunu düşündüm. Passolini’nin hayal edip çektikleri mi, kasabanın tarihine iyi yevmiye ve köfte ekmekle giren sosyal bir hadise mi ya da benim, gece yarısı odamda, belleğimin elinden tutmuş, bugünün gözüyle geçmişimi okuduğum bir metin mi? ..." Passolini ve Hasan Hüseyin Abi - Ercan Kesal - BirGün Pazar

MeslekGirişimci Hayat için Kuantumla Dikkat Geliştirme Koçu'yum artık...... (İstanbul'da bildiğiniz bütün moda lafları yan yana getirerek kendinize istediğiniz mesleği yaratabilirsiniz, insanlarımız yeterince cahil olduğu ve soru sormaktan korktukları için mesleğinizi duyduklarında çekinip sırıtacaklardır.)

Tilki — liğin de bir sonu, tilkinin lafının beş para etmediği bir gün de olur. O gün, o tilkiler aslanlara ya da kurtlara yem olur. Ama bir gün umutsuz ve geleceksiz bıraktığınız insanların eline düşerseniz: Sizi çiğ çiğ yerler.

Tayyip — Erdoğan'ın 2002 yılında Gaziantep'te..... “Yahu bir sürü bölüm öğretmenimiz boşta geziyor. Resim öğretmeni matematiğe, Müzik öğretmeni Beden Eğitimi dersine giriyor niye öğretmen ihtiyacı var. Ama bakın ki işe bunlar bir de sınavla öğretmen alıyor. O zaman niye okutuyorsun bu öğrencileri yazık değil mi?! Öğretmen almıyorum de. Bu evlatlarım okumasın boşuna. Ama biz iktidar olunca inşallah boşta öğretmen adayı olmayacak." Yıl 2002: 'Bizim hükümetimizde atamayan öğretmen kalmayacak', Yıl 2013: 'Al oyunu kendine sakla'

Bir sabah — aheste aheste işe giderken çoğu gün karşılaştığım adam (Kendi kendine konuşur, çevredekilere ve bana; bilenler de ona selam verir. Bazen hiç konuşmaz ve selam da vermez; sanki görmez.) yolun karşısından geçiyordu, birden:
adam — Babaa! Bir çanta dolusu para buldum denize attım!
ben — İyi yapmışsın.
adam — İyi yapmışım değil mi iyi!
ben — iyi yapmışsın iyi...

Birkaç gün sonrasabah işe giderken:
adam — Babaa! Denize mi gidiyorsun.
ben — Evet!

Rakı — yla demlenince insan korkuyor şu vakit gelse düşmanımı bile bağışlarım.

Çocuklar — a, öğrencilere veya gençlere yönelik aldığınız her kitabı önce siz okuyun. (filimler, animasyonlar, çizgi filimler, oyunlar, çoklu ortam materyalleri vs de buna dahil) herhangi bir sansür uygulaması veya ihbar için değil. Bu, öncelikle o kitabı aldığınız kişiyi okumaya teşvik eder. Birçok yalan-yanlış bilgi ve hatayı önceden görebilirsiniz. (Fazlası ile var) Ayrıca kimi dinci/ırkçı yayınevinin hazırladığı 'ideolojik' ve 'dogmatik' ezberlerin yanlışlıkla taşıyıcısı olmazsınız.

Kadıköy-Kartal metrosu — Büyük şaşaa ile taaa Ramazan bayramında (17 Ağustos 2012) açılan 17 duraklı (biri daha açılmadı) Kadıköy-Kartal metro hattı hala 97 KURUŞ. Oysa taaa 29 Ekim'de (2012) zam gelmesi gerekiyordu. Her şeyi para hesabı yapan bu esnaf zihniyetli yöneticiler niye zam yapmadı derseniz: İnsan ekonomik hayvandır. Yolunuz çok uzak olmadığı sürece yerin altına inen o dik merdivenlerden -yürüyen de olsa- en az iki-üç kat inip-çıkmak ne kadar hesaplı bir iş? Metro hattının büyük bir kısmı E-5 (yeni d-100) yolunun altından geçiyor. Oysa metrobüs benzeri orta şeritlere ray sistemleri döşenip daha az tünel açılarak bu hat yapılabilirdi. Hem yapım maliyeti azalır hem de insanlar yerüstünde yolculuk yapardı. Şimdi istenilen oranda kullanılmıyor. İnsanlar, hala seferleri azalsa dahi eski araçları kullanmaya devam ediyorlar. 1 Ocak 2013'te son otobüsleri de kaldıracaklar . Bakalım ne olacak. (Hala zam gelmedi - 22 Mart 2013)

Bir hale — nin, bir hayalin çöktüğü gün; halkın parası harcanarak yapılmış o ihtişamlı yalanlarınız da tek tek çökecek. Ezber ettirilmiş tarihi abartmaların bulandırıldığı yalan dolan konuşmalar bir gün iş görmeyecek. Sizi alkışlayanların üzerine çöken her bir yalan, bizim hiçbir zaman anlatamayacağımız birer ders olacak. Ne yazık ki, o günü hep beraber yaşayacağız.

Neş'et Ertaş — Hayatını kimsenin hakkını yemeden, hukukunu çiğnemeden yaşamış bir insanın dinsel-politik büyüklenmeye dönüşen cenazesi kadar insanın içini acıtan bir şey olabilir mi? O ömrünce ne bir padişah bozuntusu için bekletildiği o mekana gitti, ne o mekanda adına nutuklar düzenlerin peşinden seğirtti. Ama işte "yalan dünya"...

Otobüsler — de yaşlılara değil, oturmak zorunda olan ve uzun süreli ayakta duramayacak (hasta, sakat, gebe, ayakta duramayacak yaşta) insana yer verilir. "Ben yaşlıyım", "Bu gençler ne kadar saygısız" diye bıdı bıdı yapan, pekala gideceği yere kadar da ayakta gidebilir. Birisinin oturmaya ihtiyacı varsa söyler, buna karşı yerini vermekte kişiye kalmıştır. Vermiyor diye suçlayarak da kişiye hiç bir edep kazandırılmaz.

Maraş katliamı — hakkında bir şeyler okudunuz, belki izlediniz... Başka katliamlarda oldu biliyorsunuz... Hem de devletin askerinin ve polisinin gözü önünde. Kimi katliam avukatları milletvekili... Şimdi bu katliamcı zihniyetin Anadolu'daki yüzbinlerce Ermeni'ye ne yaptığını düşünün... Sonra Ermeni katliamı olmamıştır deyin... Kolay mı? ... Bu tuzağa düşmeyin. Katilleri savunmayın. Çok tanıdıklar.

"Dünyanın en eski satış tableti — (senedi) ... M.Ö. 7-8. yüzyıla ait olan senet, bir meyve bahçesinin satışına ilişkin. '... Bu senette 'Sarri' ismindeki babanın 3 oğluna ait meyve ağaçları ve içindeki meyvelerle beraber 'Nabulu' ismindeki şehrin kuzeyindeki, nehrin hemen kenarındaki bir meyve bahçesini, 'İstarnadin' adlı bir adama satma sözleşmesi yer alıyor. Burada 4 başka adamın mühürleri ile şahitlik yapmaları söz konusudur. (...) 2 bin 900 yıl öncesine gittiğimizde Nusaybin'in eski isminin 'Nabulu' olduğunu biliyoruz.' ..." (ntvmsnbc)
My Mother Likes Pop Art, Because Pop Art is Colorful Benim annem pop-art'ı seviyor; çünkü pop-art çok renkli — Halil Altındere, 1998