Sayfalar

22 Ağustos 2015 Cumartesi

kötülük ormanı

İnsanın doğası çocuktan itibaren tartışmalıdır. Biz bu tartışmaya çocuklardan başlayalım. 
Çocuğun doğası iyidir diyen -ama gözleri kapalı olmayan- hümanist görüş bile isteye çocuğun kötücül olamayacağını mı söylüyordu? Anımsadığım tartışmanın asli tarafı hiç bir zaman bunu söylemedi. Hümanist yaklaşım eğitimci yada ana-babanın yaklaşımını vurguluyordu. Çocuğa bebeklikten itibaren hümanist yaklaşımın onun bir canavar olmasını engelleyecekti.  
***
İnsanın -çocuğun- doğası iyi midir, kötü müdür? Bu sorunun yanıtı hümanist ya da buna eleştirel bakışın haklı olduğunu gösterir. 
Çocuğun yetiştiği ortam gördüğü ilgi ve ailenin(çevrenin) onunla kurduğu ilişkinin derecesi; yine çocuğun ilerleyen yaşlarda çevresi ile kuracağı ilişkinin, davranışlarının gizlenemez tohumu olacaktır. 
***
Kimi çocuk bile-isteye yalan söyler, iftira eder, gerçeği gizler, sebepsiz kötülük yapar. Ama mutlaka (çok özel vakalar haricinde) bu yaptığı ve yapabileceği; kendini hep suyun üzerine çıkaran kabahati örten; gerçeği bulanıklaştıran davranışın kökeninde (eğer ciddi bir nöroloji problemi yoksa) onun ailesi ve çevresi yatar. 
Babasına yalan söyleyen anne; pazarlık yaptığı insanı kandıran baba; sebep olduğu bir suçu başkasının üzerine atan bir kardeş; şiddet; sevgisizlik; her türlü istimar; baskıcı-dogmatik aile ortamı; ilgisizlik; şımartılmışlık... çocuğu kötülüğün kaynağı yapar. Tohumlarını yetişkinlerin ektiği kötülüğün... 
Çocukluktaki en büyük arayış bağımsızlık isteğidir. İçinde doğduğumuz çevrenin tutumu gideceğimiz yolu da belirleyecektir. Olumsuz gidilen bir yoldan sezgilerimizle kurtulmaya çalışabiliriz; ama tersine karanlık bir ormana da çıkabiliriz. Hem de kendi tercihlerimizle... 
***
Buna karşın dünyayı, olan biteni anlamlandırma gayretinde olan çocuklar da büyüyecek. Onları saran çevrenin ötesine geçmeye başladığı ilk zamanlarda çok kaba bir insancıllığı, bir yanı ile kırıcı bir dayanışmayı üretmeye çalışacaklar... Yenilecekler. 
Yenilmeyi kötülüğün ormanını haklı bularak ayrılanlara inat; kişinin ve içinde bulunduğu toplumun sağlığını nelerin bozduğunu (ya da oluşmasına izin vermediğini) arayacağız. Görünen çok şey var. Hangisinin temel bozucu olduğunu görmemiz zor. 
***
Eleştirel bir bakış aradığımız şeyin aslında gerçekten istediğimiz şey olup-olmayacağını da düşünecektir, Yine de teorik olarak eşitliğin ve bireysel-toplumsal dayanışmanın olmadığı hiç bir toplumda özgürlük olmayacağını biliyoruz. Güvenin sarsıldığı, güvensizlik üzerine inşa edilen toplum ile ilişkiler özgürlüğün düşmanıdır. Kişilerin hem kendi hem diğerlerinin gelişmesine katkı koyacağı bir toplum düşsel geliyor. Çünkü insana tercih hakkı doğduğunda verimsiz bir yaratığa dönüşüyor. Karanlık bir ormanın ışıksız bıraktığı yaratıklardan hemen bir kıvılcım bekliyoruz. 
***
Yangınları çıkaran kıvılcımlar, onu süreğen kılan yanacak olanlardır. Bu karanlık ormanın tutuşması... Bu kör, fesat insanların ayıkmasını bekleyerek geçecek ömrümüz. Kötülüğün tohumunu büyütmüş yaratıklar ömürlerini tamamlamadan; onlar ömürlerini tamamlarken yeni gelenlere o tohumlarını vermesine engel olmadan yapabileceğimiz hiç bir şey yok. 
Aynı yaşlarda gençlerden birileri çocuklara bir güzellik yapmak isterken; diğeri onların içinde kendi patlatabilir. Yüz yılların karanlık tohumunu içimize saçmaya çalışabilir. Yenilerek yeneceğiz. 
***
İnsan doğasını, çocuğun varlığını tartışırken anlattığımız nasıl bir toplum istediğimiz; insanlarla birlikte nasıl yaşamak istediğimizdir. Eşitliği-özgürlüğü, barışçı toplumsal bir yaşantının teminatı görmeyen her kişinin yolu ya da yolcuları karanlık bir ormana çıkacaktır. 
Suruç'ta parçalanan bedenler umarım aydınlık bir ormanın tohumları olur. Bizler de birer emekçisi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder