Sayfalar

31 Ekim 2015 Cumartesi

"Beni huzursuz eden şey tam da bu sükunet. Gerçek değilmiş gibi. Her yer çok sakin; fırtınadan önceki sessizlik bu."

Yumuşak yaz yeri kızılçamları hafifçe dalgalandırıyor. Wild Water’ın suları yosun tutmuş taşlar üzerinden şırıldayarak akıyor. Güneş ışığı altında kelebekler uçuşuyor. Etraftan arıların uyuşuk vızıltıları yükseliyor. Bense bu kadar sakin ve huzurlu yerde oturmuş düşünüyorum ama içim kıpır kıpır. Beni huzursuz eden şey tam da bu sükunet. Gerçek değilmiş gibi. Her yer çok sakin; fırtınadan önceki sessizlik bu. Kopmak üzere olan fırtınanın belirtilerini yakalamak için kulaklarımı dikiyor, bütün duyularımı harekete geçiriyorum. Vaktinden önce olmasın! Lütfen vaktinden önce olmasın! 
Huzursuzluğumun nedeni belli düşünüyorum da düşünüyorum; zihnimi bir türlü durduramıyorum. O kadar süredir hayatı en yoğun, en heyecanlı bir biçimde yaşıyorum ki buradaki huzur ve sukündan bunalıyorum, çok yakından ortaya çıkacak ölüm ve yıkım girdabı üzerine. Kafa yormaktan kendimi alamıyorum. Kulaklarımda ezilenlerin çığlıkları çınlıyor; geçmişte nasıl tanık olduysam, yine güzelim tenlerin ezilip paramparça edileceğini, onuru bedenlerinden çekilip koparılan ruhların tanrının önüne atılacağını görüyorum. Kıyımın ve yıkımın içinde dünyaya kalıcı barış ve mutluluk getirmek için mücadele eden biz zavallı insanların sonu bu oluyor.
Demir Ökçe, Jack London 
Çeviren: Levent Cinemre, İş Bankası Yayınları
Jack London

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder