Sayfalar

31 Mayıs 2015 Pazar

Tükiye 1968, Fulvio Roiter



































Tükiye 1968, Fulvio Roiter 
Kaynak: http://fotojournalismus.tumblr.com/post/116195050648/turkey-1968-photographs-by-fulvio-roiter

26 Mayıs 2015 Salı

Motifleşen Yeni Türkiye

Türkiye insanları bölünerek yönetilebilecek bir ülke... Bu bölünme ülkenin siyasi ve idari olarak kendinden parçalar çıkarması değil. Bir nevi Osmanlıdan miras herkesin kimliğine uygun bir bölgede  yaşadığı ve ancak orada düdüğünü öttürdüğü: Yeni Türkiye.
Kodamanların işlerini eskisi gibi yürüttüğü, kimlikler üstü bir yurttaşlığın oluşmasının sürekli engellendiği zamanlara akıp gidiyoruz. bu bölünmüşlükte mecburiyetler dışında başkaları ile iletişime kapalı nefret ve kin dolu bir Türkiye: Yeni Türkiye 
Çirkinliğini üvey evlat muamelesi yaptığı küçük güçsüz (kendisi için tehlikesiz!) grupları vitrine çıkararak örtmeye çalışan Yeni Türkiye. 
Yüzyıllarca karakterini yitirmiş... Her gelen güçlünün en hızlı dalkavuğu olarak yaşamış yozlaşmış toplumumuz. Çıkarları için her türlü ahlaksızlığı yapabilecek her türlü oyunu çevirecek "birey"leri ile Yeni Türkiye. 
Seçime giderken alıcısı ortada görünmeyen yurttaşlık, dayanışma, yardımlaşma; bunlar her bir kimliğin kendi içinde çözdüğü bir sorun. Esas görünen ise kimliklerin en fazla faydayı hangi işbirliğinde bulacağı... Yeni Türkiye
Bugün kurumsal yapıları olgunlaşmamış. Az bir yapısı da yıllardır erozyona uğramış, akp-cemaat ile çamurun dibine gömülmüş kurumlarıyla Yeni Türkiye.
* * * 
Burada yazılanlar kimi işaret etse desek, Hdp denilecektir. Hayır, burada yazılanlar sadece bir partiyi ve arkasını yasladığı zihniyeti işaret eder. Onlar şimdi iktidar. Hdp'ye oy vermek isteyen kişilere ağır suçlamalarda bulunmak işin kolaycılığı olur. Bu durumu yaratan Hdp ya da Kürt hareketi değildir. Ama bu riskli sonuçla hareket eden Hdp'dir. 
Bu durumda tarihleri hep katliam ve zorunlu göçle yazılı halkların birer sığınak araması olağan... Olağan olmayan solda ya bu grupları yönelik kinayeli yaklaşımlarla 'hoşgörenler', ya da kimlik siyasetleri vazederek çözümü bunda arayanlar. 
Sosyalist hareket ise takıntılar ediniyor. Sorunları çözmek için gayet gayretliyiz ama politik bir güç olmadığımız sürece ikna edici değil kiminde mide bulandıran kiminde kafa karıştıran insanlarız. 
İnsanlara çözüm sunamadığımız sürece söyleyeceklerimiz goygoyculuğun ötesini geçemeyecektir. Hiçbir çözüm, çok bildiğimiz, doğru bildiğimiz için karşılığını görmez. Ama çok ve her yerde olduğumuz da anlam kazanır. 
İki kişi (sevgili) arasında yaşananlar çok anlamlı olabilir, bazı şeyler bu iki kişi arasında derin ruhi titreşimler barındırabilir. Ama bunun bilgisine başkaları da ulaştığında ruhunu kaybeder gülünçleşir. Siyasette durum tersidir. İddialar, fikirler insanlarla ikna gücü ve değer kazanır. Böylece komikleşmekten kurtulur. 
Sürekli ayağımızı sıkıyoruz. Çünkü yan yana yürüyeceğimiz her kişiye kefil olmuşuz gibi düşünüyoruz: Geriliyoruz. Tutuğuz ve ancak goygoy yapıyoruz. Seçim süreci bizi komikleştirmekte, umarım sonrasında bunu aşarız.
* * *  
Her kişi bir kaçar kimliğe sahip olarak birer motife dönüşüyor. Bir halk, emekçi sınıf olarak sahneye çıkamıyoruz; böylece siyaset sahnesi kodamanların ve güçlü devletlerin kuklalarının mekanı oluyor. Bizler de birer piyon.
Motifleşerek gücünü yitiren ve sürekli yönlendirilen bir şehir, bir ülke: Beyrut, Lübnan, 1958

Fotoğraf kaynağı: http://historicaltimes.tumblr.com/image/63641165677

18 Mayıs 2015 Pazartesi

17 Mayıs 2015 Pazar

"Tüm zulüm görenlere, sefaletin içinde haz dilerim" - Elias Canetti

Canetti hayvanlara meramlı ama onlara uzak şehirli çocuk... 
"Ne zaman bir hayvana dikkatlice baksanız, içinde bir insan olduğu ve sizinle dalga geçtiği hissine kapılırsınız." 
Derlemelerden oluşmuş denemelerine dayanarak bunu diyorum. Hayvanlara bakışı kendi ifade ettiği gibi biraz mistik biraz dünya ötesi. Annesinin ona vermeye çalıştığı hayvan korkusu ile merakının çatışmasının yarattığı bir ürkmeden notlar almış yıllarca...  
"Hiç bir hayvana yıllarca bağlanmadım. Ürküm izin vermedi. Eğer hayatımda tanrısal bir şey olduysa, o da hayvanlara olan ürkek sevgimdi." 
Canetti bu ilgisini yıllarca yaşatmış, notlarına geçirmiş, Notlarına hayvanlarla ilgili öyküleri de geçirmiş.


Hayvanlar Üzerine Elias Canetti,
Çeviren: Levent Konca, Sel Yayıncılık, 2014
Bu notlar, ne kadar mistik görünse de insan olma işinde hayvanın değerini, eksikliğinin ne demek olabileceğini de not etmiş: 
"Dünyanın gelişimi, daha fazla hayvanı hayatta tutmamıza bağlı. Fakat en önemli olanlar, pratik sebeplerden ihtiyaç duyulmayan hayvanlardır. Soyu tükenen her hayvan türü, bizim yaşama olasılığımızı biraz daha düşürüyor. Sadece onların görünüş ve sesleri sayesinde insan kalabiliriz. Kökenleri silinip gittiğinde, dönüşümlerimiz yıpranacaktır." 
İnsanın başka canlılarla kurduğu ilişki bağlılıktan, nefrete; yaşatmaktan, öldürmeye doğru genişliyor. Toplumun hayvanla kurduğu ilişki onun özümsediği ya da özümseyemediği değerlerin görünümünü sunuyor bize. 
Dileğim, bir gelecek, insanla hayvanın karıştığı bir gelecek. Bugünün canlılık çeşitliliğini yok edici dünyasından çıkışın ve yaşamın süreğenliğinin tek yolu olacak. Hayvanlarla kalın.

7 Mayıs 2015 Perşembe

Bahar Gelsin Karşı Dağa Çıkayım - Aşık Reyhani - Yorumlayan: Metehan Polat



Bahar gelsin karşı dağa çıkayım
Belki derdimize çare bir çiçek
Toplayıp dövşürüp derman eyleyim
Açılan yarama sara bir çiçek

Karşı dağda alageyik sesi var.
Çağırdım o geyige bende nesi var
Kavalın bir acı inlemesi var.
Benim tabiatta tek bir muradım.
Götüreyim nazlı yara bir çiçek.

Ben de bir aşığam Reyhani adım
Sarı çiçeklere az mı ağladım
Benim tabiatta tek bir muradım.
Çobanı düşürür zara bir çiçek

Aşık Reyhani - Yorumlayan: Metehan Polat
https://youtu.be/3epf11hL4MU