Sonradan Taşlıtarla'da (İstanbul, Gaziosmanpaşa) oturmuş Balkan göçmeni insanlarla tanışınca bu kitabı merak eder oldum. Bu sefer kitabı İstanbul'da göremedim. Yeniden basıldı, kısa sürede bir sahafa da inmişti. Aldım. Şu alıntıları koyayım dedim:
"Bir otomobil geçiyordu. Bir daha geçiyordu. Lacivert giyimli beyaz bir çocuk bisikletiyle süzülüyordu. Bir bisikletli çocuk daha süzülüyordu. Çiçek gibi temiz, çiçek gibi ışıklı, çiçek gibi renk renk giyimleri, pudralı çorapsız bacakları, buğulu salkım üzüm bakışlarıyla ve bir balık gibi kaygan diri çıplaklıklarıyla kıvrak asfalt kadınları gelip geçiyor. Genç kızlar ellerindeki kayısı güllerini omuzlarına değerek geçen motosikletli delikanlılara atıyorlar. Öyle tatlı bakıyorlar ki insanın içi ılık bir banyodan yeni çıkmış gibi rahatlıyor. Ve onlar, işte böyle, bizim aramızda yaşayıp bizim aramızda ölmedikçe, hakiki hayatı yaşamış olmayacaksın der gibi geçenlere bakarlar. Asfaltta insana gelen ölüm arzusu bile tatlıdır."
"İşte böylece, ihtiyarları ürküten, delikanlıları ana bağrından söküp ninelere bellerindeki alaca mendilleri çıkarttıran, Hasan'ın dayısını, Memo'nun babasını alıp götüren harp, Umumi Harp, kahrolası harp, onların oyunlarını da değiştirivermişti birdenbire."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder