Sayfalar

15 Ekim 2016 Cumartesi

Urgan Dolaştıranlar

Şu günleri anlatabilmek için çok çalışmak gerekir. Başlangıç 1945 sonrası ve daha da dikkatli incelenmesi gereken bize yaklaşan bir tarih var. Türkiye'nin dinamiklerini bulabilmek bunların ne tür düşüncelerin etkisi altında kaldığını ve izlediği yolu görmek isteriz. Bu çalışma disiplinler arası olur. Çalışmanın materyalleri de ummadık nesnelerle kalabalıklaşır.

Yine de yürütülecek bu çalışmada bugünlere geldikçe görünenlerin gerçekle hiç bir alakasının olmayacağı bilinmeli. Gündelik siyaset içerisinde olanları anlamak için şifre çözen bir makine lazım olur.

Aslında olanları doğru bir okuma gösterirdi. Yine de yanlış okumalar işi başka bir yere sürdü. Anlamsız ve saçma... Sudan çıkmış balık şaşkınlığında değiliz.

Siyasetinde düşmanlarına karşı her tür sahtekarlığa olur veren siyasetler elbette bir yere gelir. Doğası gereği, bu, bir tür sahtekarlar dayanışmasıdır. Çünkü meşru değillerdir. Güçlenmeye açıktırlar, hatta birlikte güçlenmişlerdir. Bir yerden sonra sahtekarların ipliği, urganı ellere ve ayaklara dolanır. Sonuçta biri yıkılır, diğeri de ardından. Kimin üzerine yıkılacaklar?

1.
Cumhuriyet, daha da güncel tanımla modern Türkiye ile mücadele halindeki dini tayfa bir hizipler hareketi idi. Kimi kuyruğunu, kimi kıçını, kimi hortumunu tuttu. "Aydınlanma" bir diğer anlamı ile "hesaplaşma" yaşayamayan, bu olanakları elenen Türkiye'nin modern geleceğini (artık geçmiş) meşruiyet sorunu yaşayan bu dini tayfa kafaladı. Yetişmiş, uzmanlaşmış ama hesaplaşmamış.

2.
Kimi bacayı zorladı, kimi misafir gibi geldi. Devleti adım adım ele geçirenler, seçimle gelenlerin yolunu açtı ve kolaylaştırdı. Bu nedenle, koltukta oturanı hep kendilerine borçlu hissetmesi gerektiği üzerinden hareket ettiler. Ortak düşmana karşı mücadelede bu çok öne çıkmadı. Düşman bildiklerinin kolu kanadı ne zaman kırıldı, ne zaman bir acuzeye dönüştü. İşte o an içeri dönüp geri çekilmiş hesapları yapmaya başladılar. Üzerine oturdukları ülke kaynaklarını bölüşemediler. Ülke, bu şirret yobazların hırsızlık malı oldu. Bekler miydiler? Hayır, çünkü o maldan gelecek paraya ihtiyaçları vardı. Hırsızlık malına (belki ganimet demeliyiz) bölüşemeyip birbirine silah, tank çıkaran adamlar... ve diğer ortakları.

3.
Bu ortaklıkların güçlü ülke istihbarat servisleri ilişkisi olmadığını söyleyen yok. Ama birbirini tanıyan hırsızların mal/malzeme aldığı dükkan ve kişiler de çok faklı olmayacaktır. Bizlerin ise avanak seyirciler mi yoksa oyunun aktörü mü olacağız sorusu yok. Soru bu kimyayı bu çürümüş ortama en az buluşmak. Çevremizden başlayarak başkalarını, kendimizi akıl-ruh sağlığına kavuşturmak olacaktır.

4.
Gençlik gibi güç de geçici oluyor. Herkesin güvendiği bir şeyler var, ancak sonuçlar planların çok da yolunda gitmediğini anlatıyor.

İzliyoruz. büyük işler yapacak gibi konuşmak olmaz.
Neyiz ki bizler?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder