Ankara, Mon Amour!; Şükran Yiğit
Suna’ya göre her
edebiyatın bir mevsimi vardı. Kış geceleri büyük Rus romanlarına, yaz ayları Amerikan
öykülerine, sonbahar tek başına Edip Cansever’e, ilkbahar ise Fransız
klasiklerine ayrılmalıydı. İngiliz edebiyatı mevsimsizdi tabii ki. O bütün
bunları bir solukta arka arkaya sıralarken yerde dizi dizi duran sarı, yeşil,
kahverengi kapaklı kitaplarına kayardı gözüm, o zaman bir huzursuzluk geçerdi
yüzünden:
“Emel biliyor musun, bu kitaplar yakında yasaklanacak bu
ülkede. O zaman hiç okuyamayacağız... Yani daha biraz vaktimiz varken... Bak
mesela şu Nikaragua kitabı.”
Sonra birden susup çaresiz gözlerle yüzüme bak(tı). Suna’nın
kulaklarına da herkesin az çok duyduğu postal sesleri geliyordu.
Ankara, Mon Amour! Şükran Yiğit
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder