Sayfalar

6 Ocak 2017 Cuma

Şehir uyudu

Bir sevenimiz üzerimizi örtü ve gitti. Mis gibi uyku, dalacağız şimdi. Ama gelmiyor. Üzerimizde bir örtü, kadife koltuğa uzanmışız, gecenin sesleri ve ışıkları pencereden, zorluyor, kimi perdeyi de geçiyor. Bize ulaşanlardan biliyoruz. O da aslında şu koltukta uzansa da konuşsak mı? Anılardan, düşlerden, kurgulardan... 
Bunların zamanı değil. Zamanı olduğunda da değerini bilemeyeceğiz muhtemelen. İçinde olduğumuz şey bir Titanik, (yeni denenen, civardaki görülür her şeyi içine almış çok pohpohlanmış bir şey) gemide artık gizlenemeyen ciddi bir huzursuzluk var. Kimi rasyonel öngörüler, kimi mistik kehanetler mi ortaya çıkıyor? Pencerenin önünden uçan karaltı nedir? Bir ses geldi, kuş değil. Şurada insanlar toplanmış ama ama... "Yarın çok geç olmadan gülüm." Sanırım o yarın geride kaldı. 
Şu günler, neler denildiği, neler olduğundan daha öndedir. Bu da neyi anımsatır. Olana dair düşünce ve sözlerin olandan daha ilgi çekmesi bize neyi işaret eder? Belki de olana dair cevapların yetersizliği, kişilerde yarattığı tatminsizlik bayağı olmuş. 
Sizi bildiğim, ezber ettiğim yada kafam da belirlediğim bir yere götürmek istemem. Bir gece yarısı gelen çağrışan şeyler bunlar. Titanik batarken, Suriye'nin batması gibi... Biz masumlar hayatta kalmaya; atıp tutanlar malı kurtarmaya bakacak ne de olsa.
Asker oğlunu ziyaret eden Sırp baba-oğul uyuyor, 1915
K: https://www.reddit.com/r/HistoryPorn/comments/5lvojc/a_serbian_soldier_rests_in_a_trench_alongside_him/?st=ixkz5hoj&sh=7dee4c8b

Babanın ayağındaki çarıklar.. Deyneği...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder