Sayfalar

28 Ağustos 2017 Pazartesi

Eren Bülbül de yoksuldu. (Asker bile değildi.)

"Askeriyeye ayak bastığım akşam, kalabalık olduğumuz için bir kısmımızın başka bir yere gideceği söylendi. Olduğumuz yerden gitmek istemeyenler bütün gece telefon sırası yapıp torpil-tanıdık bulmaya çalıştılar. 
Sabah kurada çıkıp torpili olmayanların ağladığı yerdir askerlik. (Yüksek torpili olduğu için kuradan yırtan da vardı.) Ben gidenler içindeydim. 
Atıp tutmayayım... Askerlikte ölüme giden çocukların çoğu saf iyi niyetli kurnazlık bilmez Türk-Kürt; Alevi-Sünni yoksulluktan gelen halk çocuklarıydı. 
Kimse g*tünü yırtmasın... Hele tembellikleri aşikar olanlar. Şehirliler, tek bildikleri kurnazlık ve işten kaçmaktı. Hele üniversite okumuşlar; bol laf az iş demektir." 
20 Ağustos 2015 
Cumhuriyet: Eren Bülbül 1300 TL için mi şehit edildi? Mahallenin muhtarından çok çarpıcı açıklama

14 Ağustos 2017 Pazartesi

Patron çıldırdı mı la?

Cemal Paşa'nın torunu; gazeteci kuzeni diğer Cemal'e göre hem yaşamı hem kişiliği hem de görüşleri ile daha tutarlı olmuş: "Körleşme"yi ve onca kitabı çeviren-yazan Ahmet Cemal.... Ellerinden öperiz. Toprağın bol olsun.
‘Sessiz savaşçı’lığın gürültülü yollarında…
* * *
Güzel müzikler çal bana yutup söyleyeceklerim var.

* * *
Soylu insanların anlatılacak ya da dost sohbetlerinde paylaşılacak bir şeyleri vardır. Çok şeyler ve de karmaşık düşünceler içinde boğulabiliriz. Aslında dostlarımız ve sevdiklerimiz dışında bir şey yoktur dışarıda...

* * *
Black Miror dizisini izlemeye dayanamıyorum. 3. Sezondu sanırım ve sadece tek bir bölümden oluşuyordu. .................... Her bir bölüm arasında uzun süreler girmeli gibi geliyor. Giriyor ve bitmiyor. Başka bir dil. Sadece duyarlı kadın değil, erkeğin de dili...

* * *
Vancouver'da teknik direktörlük gibi bir şey yapan bir İngiliz görmüştüm. Konuşmuyordu. Birkaç kişinin bir günde tüketeceği esrarı bir anda tüketip uyumaya gidiyordu.

İngiltere'den... Sevdiği için bütün malını-mülkünü geleceğini terk edip Avustralya'ya gidip kaybedenlerin en şahanesi olarak Vancouver'a düşmüştü. Gücünü, gücünü yitirerek buluyordu.

* * *
""Yargılamalarda ortaya çıkan ‘tilki subay’ tipi...
15 Temmuz’un üzerinden 13 ay geçmesine rağmen ‘gizli tanıklar’ haricinde ‘çözülen’, suçunu ve FETÖ ile örgütsel bağlarını itiraf eden ismini net bildiğimiz bir subay yok. Yani ‘Evet 15 Temmuz kalkışmasına katıldım. Gerekçelerim de şunlar şunlar’ diyerek şövalye subay çıkışı ile mertçe mahkemede hakim karşısına dikilen ve sisteme kafa tutan bir subay çıkmadı. Kritik davalardaki kritik sanık askerlerin hepsi kendi anlatımları ile aynen Nihat Ali Hoca’nın da dediği gibi;
Ya ‘kalkışmayı önlemeye çalışırken olaylara karışmış’ 
Ya ‘Sıkıyönetim Emrini yani ve emir komuta zinciri içinde gerçekleştiğini düşündüğü faaliyetlerde Genelkurmay’dan gelen yazılı direktifi uygulamış’ 
Ya da ‘elinde olmadan, kazara/veya birinin kandırmasıyla kendini olayların içinde bulmuş’ ezik, belki de kendilerine acımamız gereken ‘kader kurbanları’." 
* * *
Ortadoğu'da renkli bir papağan ölümü çağırmak demektir. Oysa sürüye katılmanın zararı yok. Amaç, o sürüye bir şeyler katmakla ilgiliyse şayet. Bir küçük tepeciğe [kumdan] insanları çağırmanın anlamı yoktur. "Olup da rengini cinsini fark ettiremeyeceksin. Görüp de konuşmayacaksın" değil. Görünen sen olmayacaksın.

* * *
Kimseyi bir şeye çağırmayacaksınız. Kimse çağırmadı, "Biz geldik" diyecek insanlar. Merak etmeyin insanlar nerede olacaklarını bilecek kadar zeki. 1998 yılı sınıfımda çok da umursamaz züppe bir çocuk var idi. ["İdi" güzel bir kip.] 28 Şubat sürüyordu. Sınıftaki yobazlarla kavga halindeyiz. Bu züppe gelip "ne olursak olalım bu kavgada birlikteyiz" dedi ve gitti. O biliyordu. Merak etmeyin herkes biliyor.