Sayfalar

19 Ağustos 2019 Pazartesi

tkp'de taşlıtarla kavgası

Taşlıtarlaya burun kıvırıp büyükşehre hayallerinin peşinde giden genç işler yolunda gitmeyince eve geri döner. Evdekiler bir taşlıtarla için birbirine girerler.

Taşlıtarla'da hakkım var diyen küçük kardeş ise büyükşehre giden genç tarafından egale edilmiştir. Yani, hani derler ya ayak oyunlarıyla. Toplandıkları odada küçük kardeş konuşacakken genç adam ve arkadaşları üzerine yürüdüler. Hazırlıklıydılar. O da yolunu ayırdı.

***
Sanırım tekrar okumanız lazım. İroni bazen mülkiyet ilişkileri ile anlatılır. Az-uz TKP tarihi bilen herkes Taşlıtarla'nın İstanbul'un (zamanında) yoksul semtlerinden olduğu ve TKP'nin örgütlenip saklandığı yerlerden olduğunu bilir

***
Ayrıca "taşlıtarla" Anadolu'da çok çaba isteyen karşılığında az ürün veren yerdir. Eski-yeni bütün TKP'lerin seçmek zorunda kaldığı da budur. Yanlış değildir ama zordur.

***
Her biri ile iyi kötü muhabbetim olan insanların birbirine çemkirmesini daha vahim olayların olmasını izlemek bizlerin (bu işlerin dışında duranların) hiçbirinin hoşuna gitmiyor. Bunların kan davasına dönüşme olasılığı var. Bu da büyük bir fenalık olur tarihimize.

***
Haklı ve doğru yolda olduğunu düşünüyorsan bir feveranla olaylara atlamak yerine işine bakıp "su akar yatağını bulur" diyeceksiniz. Sabır ister ama sonu iyidir.

***
Benim emekçi kimliğimi geldiğim yolu kimse sorgulayamaz. Sipli olmadan önce de sosyalizme açıktım sonra da; SİP ile tanışmadan önce de emekçiydim sonra da... Tercihimde doğru yaptığımı hep inandım. Hala inanırım. Adı ne olursa olsun partilere değil, sosyalizm düşüncesine bakarım. Onun toplumda aldığı yola bakarım.

***
Bir komünist kişilere gruplara değil programa bakar: SOSYALİZM PROGRAMINA. Diğer her şeyi ona göre tartar. Böylece biter kabile kavgasına benzer şeyler.

***
Taşlıtarla'da kalan, şehre giden genç ve küçük kardeşin kimler olduğu bellidir. Açıklamak okuyanların zekasına hakaret olacaktır.

***
Bu toplumun içinde türüyen kötülüğü görüp yaşadıkça mücadelenin değeri anlaşılıyor. Sözümü hep ona göre ediyorum. Herkese selamlar. 

10 Haziran 2017

PASAJ: Direnmenin Estetiği'nden

İdeallerimize duyduğumuz güven içinde dokunulmaz olduğumuzu sandık. HAKİKAT* ya da ADALET olarak adlandırdığımız daha yüksek bir gücün gazabına güveniyorduk. Adeta onun bütün yalanları ve yanlışları süpüreceğini varsaydık. (...) Ne bu tarihsel anda birlik olup ayakta kalmaya ne de liderlerimizi** korumaya özen gösterdik. 

Kaynak: Direnmenin Estetiği
* Metinde hakikat yerine gerçek yazıyor. Gerçek ve adalet sözcüklerini ben büyük harfle yazdım.

** Lider diye kastedilenler Rosa Lüksemburg ve Karl Lienchbeht, başarısızlığa uğrayan Alman Devriminin öncüleri... Düzen adamları tarafından katledilip cesetleri kanalizasyona atıldı.

Dolamayı Dolamayı (Kıbrıs Türküsü)


Dolama Dolamayı
Getirin Bağlamayı
Nerden Öğrendin Hanım
Sen Oyun Oynamayı

Çiğ (yağmur) Yağar Tekerlenir
Öptükçe Şekerlenir
Çiğ Yağar Yerde Kalmaz
(Bu) Güzellik Sende Kalmaz

Akşam Ben Uyumadım
Uykuma Doyamadım
Gasavet Bastı Beni
Yâr Gelmiş Duyamadım

Çiğ Yağar Tekerlenir
Öptükçe Şekerlenir
Çiğ Yağar Yerde Kalmaz
(Bu) Güzellik Sende Kalmaz

(Kıbrıs) Rüştü Eriç-Ahmet Yamacı


dolama dolamayı
getirin bağlamayı
yavrum nerden öğrendin
sen böyle oynamayı

aman aman elinden
öpsem dudi dilinden
aman aman elinden
sarsam ince belinden

yağmur yağar tekelenir
öptükçe şekerlenir
yağmur yağar yerde kalmaz
bu güzellik sende kalmaz

akşamdan uyumadım
uykuma doyamadım
gafilet bastı beni
yar gelmiş duyamadım

aman aman elinden
öpsem dudi dilinden
aman aman elinden
sarsam ince belinden

yağmur yağar tekelenir
öptükçe şekerlenir
yağmur yağar yerde kalmaz
bu güzellik sende kalmaz

iki civan oyunda
elma tüter koynunda
ne güzel oyun oynar
köçeklik var soyunda

aman aman elinden
öpsem dudi dilinden
aman aman elinden
sarsam ince belinden

yağmur yağar tekelenir
öptükçe şekerlenir
yağmur yağar yerde kalmaz
bu güzellik sende kalmaz

Kıbrıs, kaynak kişi: rüştü eriç

3 Ağustos 2019 Cumartesi

Uzağa mı bakmalı, yakına mı

Askerde teçhizatlı 3 km koşacaktık. Yer Erzurum Oltu, vakit şubat ayı... Teğmen geldi uzağa bakın, yakına bakıp sakın koşmaya ara vermeyin diye bir ton laf söyledi. Ardından yüzbaşı geldi. Anlatılanları duymamıştı. Sakın uzağa bakmayın önünüzdeki arkadaşın ayaklarını takip edin, uzağa baktıkça yol bitmez görünür yorulursunuz demişti. Sizce hangisi doğrudur? (o yolu iki kere koştum. İlkinde 2 hafta nasıl nefes aldığımı bilemedim. Ciğerlerim yokmuş gibi geçti.)

Sözün özeti siyasetinde bir, haddinde uzağa bir de, haddinden yakına odaklanını olur. Cidden dengeli bir noktayı belirlemek güçtür. Çoğunlukla da bunun tam neresi olduğu kestirilemez. Öyle ya da böyle süreç yaşanır geçer.

bu bakışlar sonucunda kimse uzak/yakın görüş namına birilerinin yağma sofrasına oturmasın. Yanlış çabadan ciğer şişse de iyileşir. Ama o sofrada yediğin ekmek hep yüzüne yüzüne vurulur: eskiden oturanlar yetmez ama evetçidir; yenileri ulusalcı, avrasyacı denir.