Sayfalar

5 Temmuz 2010 Pazartesi

M • Sofia, Bourges, Istanbul - 2004 - Gürültü & Petko Stefanov


Ses etmeyin!

Gittikçe daha olabilen, bulunabilen sesleri arıyor insan. Sahne şovlarını, müzikle ne alakası olduğunu bilmediğimiz tuhaf işleri ile meşgul zerzevattan sonra musica sestir, gürültü, fısıltı, hışırtı, uğultu, cızırtı gibi gelir. Bir insanın kaşınırken çıkardığı seste, çocukların ellerinde ki paketleri hışırtmasında, ağaçların yapraklarının rüzgarla çıkardığı hışırtıda, odunların yanarken çıkardığı çıtırtıda, kalabalığın uğultusunda, işlerine koşturan insanların topuklarından gelir. Okuldan koşarak çıkan çocukların bağırışındadır.
Gözleri kapayıp dinledikçe... O her yerdedir.

01 Oy Miralay Miralay-Ayna Ayna Ellere-Al Tavandan Belleri
02 Kashkaval
03 Cerovska Ratchenitsa/Daitchovo Horo/Yasna Gaida Sviri
04 Potrcano Oro
05 Le Palais des Rêves
06 Sari Zeybek
07 Le Retour de Mercier et Camier/Jove, Malaj Mome
08 Petrunino Horo/La Bergère de Coulandon
09 Sari Kiz/Sapkamin Teregi Düz/Gökte Yildiz Ay Mi Sun? 

Küçük Bir Not:
Cengiz Özkan'ın Gelin albümünden Zilha Gelin parçasını dinlerken Kızılırmak üzerine yazılmış türküleri dinlemek istedim. Neredeyse hepsi sele gitmekle / boğulmakla ilgili olan Kızılırmak türküleri bir ırmağın kabul gören zulmunedir. Kızılır ama bir sınırı vardır. Benim dikkatimi çeken parçanın bir yerinde söz sahibinin kızgınlığını nedense başka şekilde almak istemesiydi. Çünkü Kızılırmak gereklidir, candır.

martin getir! şu kartalııı vuralımm! vuralımm! vuralımm!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder