Sayfalar

26 Şubat 2017 Pazar

Kaybedilen onca iş, insan ve hayatı kim telafi edebilir?

"İnsanlar hapiste ölüyor, hâkim bozuntuları bilirkişi raporlarını umursamıyordu. Nisan 2013’te aşağıdaki metni kaleme aldığımda arkadaşlarla “Sadece profesörlerin imzasına açalım, gençlerin başını yakmayalım” diye konuştuk." (1)
* * *
Birkaç gün önce okuduğum yazıda yukarıdaki şu alıntıya takılmıştım. Akademisyen bir arkadaşla konuştuklarımla da düşüncelerim pekişmese de bende kalsın istemedim.
Türkiye'de ses getiren yıllarca tartışılan en son bildiri sanırım Aydınlar Dilekçesi(1984)dir. Onda bile ilk "höt"le imzasını çekenler oldu. Daha sonrasında belki binlerce bildiri çıkmış; yüz binlerce yazar, sanatçı, akademisyen, bilim insanı, bürokrat, gazeteci vs. imzası toplanmıştır. Beklenen-çok sarsıcı bir faydasını olduğunu düşünmüyorum.
Bu prestij kaybında toplumsal yapımızın, ciddiyetlerini yitiren kurum ve kişiler de etkisi çoktur. Bu kayıp hem imzacılarda hem de imza toplayanlarda oluştu, büyüdü. Sonucunda, bilinen birkaç insanın imzası yetmeyince huruç harekatı gibi ne kadar bildik "tilt" sahibi insan varsa imzası alınmaya başlandı. (Telefon başındaki gönüllü/sorumlu arkadaş listedeki isimleri sırayla arar/mail atar/faks çeker.) 
Artık bu tür imza metinlerinde imzası olanların bir kısmı metnin içeriğinden habersiz bir güvenle "tamam" dedi (bu da bir saçmalık); kimi vicdan baskısına uğramak istemediği için "evet" dedi; kimi imza vermek istemediğini söyleyemedi imzacı oldu; kimisi 'kurtarıcı'mız olacaktı; belli bir kesim ise işin içeriğine ve ciddiyetine hakimdi. Bu tür metinlerin sonuçları çoğunlukla yok'a yakın; toplum üzerinde etkisi sıfırdı. Yine de bir güç gösterisi olarak toplanmaya devam edildi. 
Barış Bildirisi'ni (2) de yukarıda yazılanlardan bağımsız görmediğimi söyleyeyim. Hükumet ile Kürt Siyasi Hareketi arasında bir nevi hegemonya mücadelesinin bir taşıydı. Öyle de kalacaktı. Hükumet (muhtemelen Mit çalışmasıyla) imzacılara savaş açmasaydı. Savaş ilanı ile yeni imzacılar geldi. (3) 
* * * 
MEB'de ise 29 Aralık 2015 günü Eğitim-Sen'in aldığı karara uyup greve çıkan emekçiler hükumetin hedefine girdi. (4) Bunun yanlış bir adım olduğunu hep düşündüm. Özellikle eğitimle bağı koparak bir siyasi hareketin uydusu durumuna dönüşen Eğitim-Sen ciddiyetini hızlıca kaybediyordu. Eylemi ne kadar etkili olacaktı? (5) 
Uzun süredir böylesi muhalif avı görülmedi. Soruşturmalar açılırdı, kapanırdı olay biterdi. Oysa üzerinden bayağı bir zaman geçmiş bir grev ve Barış Bildirisi imzacıları her türlü saldırıya maruz kaldı. 
Okulundan, öğrencisinden ayrılmış onca hoca sokakta... Kimi direniyor, kimi imzasının arkasında... Peki, konuşmayanlar? Taşra üniversitelerinde zar-zor tutunmuş onca muhalif hoca ne yapıyor? Yukarıdaki alıntıdaki hal-bilirlik, empatinin eseri yok: Filler tepişir çimenler ezilir. Elindeki avucundaki ortaya çıkarma hevesi... 
* * * 
Merak ettiğim: Bu metni hazırlayanlar nerede? "Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini [DE] içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz." Köşeli parantezle koyduğum "de" kalkınca metin bir siyasi tarafın bildirisine dönüyor. Basit bir "de" ama önemli bir anlam kayması... Belki abarttığımı düşünüyorsunuzdur. Belki oraya gelene kadar "Kürt siyasi iradesi" bile yeter diyorsunuzdur. 
Denilebilir ki bu kavga böyle verilir bu yoldan böyle çıkılır. Doğrudur. Yine de kaç kişi buna hazırdı acaba? İntihar eden araştırma görevlisi, yeşil pasaportu yandı diye yakınan profesör, sakin hayatım alt-üst oldu diye düşünenler, çalışmalarım-projelerim yarım kaldı diyen onca insan ne olacak? Akademi dünyasına çok hayırla bakmayan biri olarak bu tarz düşünenleri suçlamıyorum. Ama artık bu kadar düşüncesiz işlerden ve sonuçlarında yaşananlardan gına geldiğini de söylemeliyim. Birkaç hocanın imzalayıp duyurabileceği bir metni bu kadar kalabalıklaştırmanın ne anlamı vardı? Kaybedilen onca iş, insan ve hayatı kim telafi edebilir?
Notlar:

(1) Coşkun hoca, Cem SAY, Herkese Bilim ve Teknoloji, http://www.herkesebilimteknoloji.com/yazarlar/cem-say/coskun-hoca 
(2) Bu suça ortak olmayacağız! Em ê nebin hevparên vî sûcî! https://barisicinakademisyenler.net/node/62
(3) 1100’ün üzerinde akademisyenden barış çağrısı: Bu suça ortak olmayacağız http://www.diken.com.tr/1100un-uzerinde-akademisyenden-baris-cagrisi-bu-suca-ortak-olmayacagiz/ 
(4) 29 Aralık Eylem Kararı ve İfade Örneği http://egitimsen.org.tr/29-aralik-eylem-karari/
(5) 11 Aralık 2014 tarihli Facebook notum: 
"Sendikalar, odalar, dernekler kendi gündemleri yerine yönetimde yer alan siyasetlerin tercihlerine göre işler yapmaya devam ettikçe üye kaybedip iyice kadükleşecekler! 
Bugün Eğitim-sen ve Kesk'in, kısmen Disk'in başına gelen budur. 
Öğretmen sendikası öğretmen hakları için mücadele eder. Ülkedeki her yurttaşı ilgilendiren gündemlere EMEKÇİ bakışı ile taraf olur. Misal sendika yönetiminde yer alan zatların taraf oldukları siyasetlerin bir yan kuruluşu gibi HAREKET EDEMEZLER! Siyasetlerini, görüşlerini rahatça ifade edecek siyasi partileri ve örgütleri vardır."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder