Sayfalar

27 Mayıs 2010 Perşembe

• Evreka! Evreka! Musika!

süt'e / semih kaplanoğlu

yıl 1991 (belki 90) aylardan mayıs sonu haziran olmalı cumartesi günü kasabanın pazarına gittik.
havada bahar kokusu var.
pazarda yok yok.
benim gözüm bir bıçak satanlarda bir de daha ortalarda görünmeyen kasetçilerde.
ablama bir kaset alacağım. o çok bilmese de adını çok duyduğu emrah'tan istiyor.
pazarın bir yerinde bir adam hızlıca bir beyaz bez serip kasetleri diziyor.
kulağımız aşina biraz üç telli saza "emrah kimmiş" deyip yerden bir ali kızıltuğ kasedi alıyorum.
kaset korsan, kasetleri hızlıca sererken biri bavuldan kasetleri çıkarıyor.
şimdi o kaset satan adamın hikayesini merak ediyorum.
nasıl geziyordu onca pazarı acaba.

kendi kazandığım paradan kalan 3,500 liram var.
son olarak bir bıçak alıyorum.
küçük bir şey, kadın işi denilenden.
(aslında param ona yetiyor)
annemle ilçedeki gibi lokantaya gidemiyoruz.
ama annemle çok güzel bir ekmek arası yiyoruz.
geri gelirken diyorum anlatacak çok şey var.


ablam o kasedi aldığıma hiç kızmadı.
zaten annem bizden daha çok dinledi.
sonra ablam benim aldığım bıçağı çok sevdi.
kendisininkini bana verdi bende benim aldığımı ona.
(tabii, bir hafta sonra kaybettim o bıçağı)

bir yıl içinde neredeyse bütün müzik anlayışımız değişti.
arabesk dinleyenler daha politik dili olan ahmet kaya'ya.
bizler ise sezen aksu, grup yorum, hasret gültekin, zülfü livaneli, yeni türkü, edip akbayram havasına kaydık.
sanki trt'de çıkan sanatçılar haindi ve el altından gezenler çok önemli gibi bir hal vardı üzerimizde.
birde babannem sürekli selda bağcan'ın eski kasetlerini dinlerdi.
nedense onu çok sevmişti.
tabi biz uyurken söylediği ninnileri ve tekerlemeleri de biz sevdik.

içinde şaraptan, üzümden ve hayattan bahsediliyordu.
belki kardeşlerim hepsini anımsar ama ben hep

vardım kırklar kapısına

bölümünü hatırlarım.
ve 20 metre uzaktaki göletten gelen kurbağa seslerini.

arada neredeyse 20 yıl geçti, ama musika bana hep bahar kokusunu baharda bir bahçeye girmenin kokusunu anımsatır. Sanırım bu yüzden bağımlıyım.

***

bir de bu dönem trt'de ırkçılığa karşı yapılmış bir stüdyo filmi izlemiştim. film amerika'daki demiryolları yapımında çalışan çok güçlü zenci bir işçiyi anlatıyordu. filmde çalan bir müziği tam anımsamıyorum. muhtemelen siyahi müzsiyenlerden birisine aitti. ama nedense bu film "Unchain my heart" parçasını ve o günleri anımsayanlar için bilindik video klibini anımsatıyor.

***

şehirlerde radyo dinleyenler genel de f.m. dalgasına bakarken kırda a.m. dalgası karıştırılır.
bu frekansı karıştırmakta başka dünyaların müziklerine açılmak gibidir.

*aslında uzak diyarlara yayın yapan radyolar kısa dalgayı kullanırlar ama ben uzun dalga demeyi seviyorum.

***

son dakika baskısı:

güneşli güzel bir gün, bi'de haber aldım ki işten kovulmuşum. gün daha da bi' güzel oldu :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder