Sayfalar

15 Ocak 2010 Cuma

Gustave Courbet 1819-1877

Turgut Uyar'ın "bir şiir"i vardır.
Evet, "o" bir şiirden Cemal Süreya'da da var. Onu da anımsıyorum.
Edip Cansever'inki de "bir tane" sayılır. Oracıkta. (Uğraşıyorum hala)
Ece Ayhan ve kimi dönem şairleri oradan ıramadılar.
Ne olduğu önemli değil zaten hepsinde sadece "bir tane" vardır.



***
Dans vardır.
Dansın nedense şairlerin bir tane yazabildikleri şiirin olmaya çalıştığı yerin tam üzerinde bazen kıyısında ama daha kesin bir yerlerde olduğu gerçeği var. İnsan derisinin objelerde kullanılmasının çekiciliği buradan geliyor sanırım. Mesela orada olabilen bir şeyden. İnsan dersinden yapılmış nefesli bir çalgı. (Bilmediğimiz bir çalgı) Yani dokundukça ses veriyor. Ama bunun neden bir keçi ya da başka bir canlı derisine tercih edildiğine girmiyorum. (Zaten bunu anlatmaya çalışıyorum) O çalgıda istenen insanların derisinde gibi görülen ve asla orada olmayan bir şey bu. Ama keşfedilecek. Keşfedilmeli.



***
Sanat şeysinin başka zamanlar da yada bugün yapılsın bir zaman bize benzeyecek insanlara yardım olduğunu düşünüyorum. Şayet o "şey"de bir parça başarı görüyorsak tabii.
Belki bu yüzden bazıları için "o" şiirden hiç yok, deriden bir çalgı hiç yapılmadı, hiç kimse baştan çıkarıcı bir dansı görmedi. Bu bir yardımlaşmadır. Zengin babalarının çocuklarına yardımı, kadınların kızlarının saçlarına taktıkları toka gibiden çok daha öte. Bir mahalle çocuğunun kendi yaptığı oyuncağı kendinde daha küçük olana bırakması gibidir.
Geçmiş, bu şeyi hepimizin eline verir. Ama kimilerimiz için bunlar yoktur. Olmayacaktır. Olmamaıştır. Zorlamaya ve kendimizi üzmeye gerek yoktur. Zamanında zorluk çeken bir kadın ya da erkeğin sonrasına bıraktığı küçük direniş notları gibidir. Hissedenedir. Anlamıyorsanız, anlıyora yatmayın. İstediğiniz gibi yaşayın.

***
Ne için varız.
Çal çingene!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder