Sayfalar

11 Mayıs 2010 Salı

• üç nokta

Zaman bulamamak denen bir tabir vardır.
Bu zaman bulamamak tabiri zamandan çok güdülenmeye dair bir şey gibi.

***

memleket hava sahasında gerçekleşen olaylar çok kötü sahnelenmiş bir kara mizah örneği gibi.
aslında herkes ne olduğunu bilmekte ama kimse açıkça söylememektedir.
dışarda aile, ahlak, ıvır zıvır diye bağıran kimi zatların arkada ikinci hanımları, metresleri olması gibidir.
türkiye gericiliği parası, statüsü olan adamların birkaç fazladan hatunu olmasına söz söylemez.
hatta çocuklarını bile severler. (buna şahit oldum demek bile tuhaf geliyor. yani normal de "zina" çocuğu ama öyle değil gibi oluyor)
bu kadar numaracı bir toplum olamaz demiyorum.
ya da bunu sadece sağcı zihniyete özgü görmüyorum.
çünkü o numaracıların başka yerlere başka şekillerde sızdığını da görebiliriz.
çünkü hakikat aptalların savunacağı bir şeydir.
bazen aptal olarak kalmak bir numaracı olmaktan çok daha zor oluyor.

***

bir dönem sıkı dostum olan birisinin önce komünist olup orada istediğini (açıkça yazayım yöneticilik, sorumluluk kısaca iktidar'ı diyelim) alamayınca aynı dönem okuduğu Gün Zileli kitaplarının etkisi ile isyan edip anarşist olmaya karar vermişti. komünizm'e dair soldan bütün eleştirileri okumaya yönelmişti. Çünkü "mantıklı eleştiriler" lazımdı. gittiği çevrelerde biraz kariyerist ve ne istediği bilinmeyen olarak göründü. ortak tanıdıklarımız neler olduğunu aktarmıştı. başkaları üzerinden benim de şahit olduğum bir olayı "efsane"ye çevirerek anlattığını duyunca şaşırmıştım. aradan yıllar geçti. 2008'de bir banka yayınevinin dergisinde yazısı çıkmıştı. anarşizan bir ruha sahip olduğunu söyleyen birisi nasıl oluyor da buraya yazı gönderiyor diye ilgimi çekti. sonra bir gün sokakta karşılaştık. uzatmalı öğrencilik biterken hayat derdine düşen arkadaşım küfür ettiği hocasının peşinden bir asistanlık için koşmaya başlamıştı. neden oraya yazdığını sorduğumda köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek gerektiğini söylemişti. sadece güldüğümü hatırlıyorum.

söylediğim ve tersini yaptığım şeyler olmuştur. ama düşündüklerimi savunmanın ayrıksı olmayı değil kendi kendine bağımsız iradenizi sürdürebilecek bir ekonomik bağımsızlığa sahip olmayı gerekli kılar. yoksa dergilerden gelen üç kuruş ve boktan ünvanlar için yazı yazıp yollarsanız. eskide söylediklerinizden sonra sırf yaşayabilmek için bir bankanın dergisine sülük gibi yapışır ve bir kaç yıl önce havalarda laf anlattığınız saf ama hayat bilgisinin çok olduğunu düşündüğünüz arkadaşınız sorar: oldu me be şimdi erkan? karşıya geçtiğin de birileri sana bu adam köprüyü geçene kadar ayıya dayı dediler demeyecekler mi? ve köprüde kalmak varken niye boktan bir karşıya geçmeye çalışıyorsun?

***

evime ve kendime ait bir odaya taşındım.
bu da balkondan

1 yorum: